Definition of yük, Meaning of yük, Translation of yük

açık yük vagonu Click to Search açık yük vagonu
flatcar, gondola, gondola car, platform car

ağır yük Click to Search ağır yük
incubus, surcharge

ana yük Click to Search ana yük
base load

araba dolusu yük Click to Search araba dolusu yük
carload

asgari yük Click to Search asgari yük
carload

aşırı yük Click to Search aşırı yük
overload

dikme ile yük yerleştirmek Click to Search dikme ile yük yerleştirmek
steeve

faydalı yük Click to Search faydalı yük
useful load

fazla yük Click to Search fazla yük
overcharge

gemiden denize atılan yük Click to Search gemiden denize atılan yük
jetsam

gemiden yük atma Click to Search gemiden yük atma
jettison

kazançlı yük Click to Search kazançlı yük
pay load

keseye yük Click to Search keseye yük
drain on the purse

kısa bacaklı yük beygiri Click to Search kısa bacaklı yük beygiri
punch

kuru yük Click to Search kuru yük
wey

mali yük Click to Search mali yük
drain

sığır yük vagonu Click to Search sığır yük vagonu
stock car

teleferikle yük taşıma Click to Search teleferikle yük taşıma
telpherage

vagon dolusu yük Click to Search vagon dolusu yük
carload

yük Click to Search yük
bulk, burden, cargo, charge, encumbrance, fardel, freight, goods, haul, impedimenta, imposition, impost, incident, lading, load, loading, onus, plummet, shipment, stowage, strain, tax, weight, shipload, pile

yük almak Click to Search yük almak
load up

yük ambarı Click to Search yük ambarı
cargo hold

yük arabacısı Click to Search yük arabacısı
drayman, teamster

yük arabası Click to Search yük arabası
dray, dray chart, trolley, waggon, wagon, wain

yük arabası kullanan kimse Click to Search yük arabası kullanan kimse
carter

yük asansörü Click to Search yük asansörü
goods lift, hoist

yük atmak Click to Search yük atmak
jettison

yük beygiri Click to Search yük beygiri
bathorse, cart horse, dray horse, packhorse, sumpter, sumpter horse

yük beygiri sürücüsü Click to Search yük beygiri sürücüsü
sumpter

yük boşaltma işçisi Click to Search yük boşaltma işçisi
stevedore

yük boşaltmak Click to Search yük boşaltmak
debus

yük fazlası ücreti Click to Search yük fazlası ücreti
excess freight

yük gemisi Click to Search yük gemisi
cargo boat, freighter, merchantman, merchantship, transport ship, transport vessel

yük gemisi işletmecisi Click to Search yük gemisi işletmecisi
freighter

yük gönderen kimse Click to Search yük gönderen kimse
freighter

yük hayvanı Click to Search yük hayvanı
beast of burden, pack animal, draught animal

yük hayvanına takılan küfe Click to Search yük hayvanına takılan küfe
pannier

yük istasyonu Click to Search yük istasyonu
goods yard

yük kapasitesi Click to Search yük kapasitesi
carrying capacity, tonnage

yük lokomotifi Click to Search yük lokomotifi
mogul

yük memuru Click to Search yük memuru
supercargo

yük olmak Click to Search yük olmak
bear hard on, be a charge on smb., cumber, impose, load, tax, weigh, weigh on, weigh upon

yük rampası Click to Search yük rampası
dock

yük sandığı Click to Search yük sandığı
container

yük taşıma Click to Search yük taşıma
burden, freightage

yük treni Click to Search yük treni
freight train, goods train, waggon train, wagon train

yük treni lokomotifi Click to Search yük treni lokomotifi
goods engine

yük uçağı Click to Search yük uçağı
air freighter

yük vagonu Click to Search yük vagonu
boxcar, freight car, truck, van, waggon, wagon

yük yeri Click to Search yük yeri
bellyhold

yükçü Click to Search yükçü
porter, person who carries burdens

yüklem Click to Search yüklem
predicate

yüklem oluşturan isim Click to Search yüklem oluşturan isim
predicate noun

yüklem oluşturan sıfat Click to Search yüklem oluşturan sıfat
predicate adjective

yükleme Click to Search yükleme
ascription, charge, embarkation, imposition, lading, loading, predication, shipment

yükleme işçisi Click to Search yükleme işçisi
stevedore

yükleme ve boşaltma süresi Click to Search yükleme ve boşaltma süresi
lay days

yüklemeden önce tartılmak Click to Search yüklemeden önce tartılmak
weigh in

yüklemek Click to Search yüklemek
ascribe, burden, charge, embark, encumber, fasten, fasten on, father, foist, freight, hand over, heap, impose, impute, inflict, lade, lay, lay on, load, offload, overlay, pitch, plant, put, put down, saddle, shift, stack, store, weight, pin

yüklemek Click to Search yüklemek
lay smth. at one`s door

yüklememek Click to Search yüklememek
(negative form of yüklemek) ascribe, burden, charge, embark, encumber, fasten, fasten on, father, foist, freight, hand over, heap, impose, impute, inflict, lade, lay, lay on, load, offload, overlay, pitch, plant, put, put down, saddle, shift, stack, store, weight, pin

yüklemi oluşturan Click to Search yüklemi oluşturan
predicative

yüklenebilir Click to Search yüklenebilir
due to

yüklenebilir Click to Search yüklenebilir
ascribable, assignable, attributable, imputable

yüklenen Click to Search yüklenen
imputative

yüklenme Click to Search yüklenme
assumption, embarkation, punishment

yüklenmek Click to Search yüklenmek
to shoulder or take on (a burden, task, or responsibility); to push against (someone, something) with all one´s weight; to press, push, put pressure on, pressure (someone); (for rain) to come down hard, fall hard; to make a strong, concerted attack upon, rush or press (someone) hard; (for someone, an animal, a vehicle) to be loaded or freighted; (for a load) to be put on/in; (for a task or responsibility) to be given to or laid on (someone); (for the blame) to be laid on (someone); (for an electrical charge) to be given to

yüklenmemek Click to Search yüklenmemek
(negative form of yüklenmek) attach, embark, lie heavy on smb., lay on, load, load up, shoulder, sit upon, stick it on, be stuck with, take upon oneself, undertake

yükletmek Click to Search yükletmek
to have (someone) load (someone, an animal, a vehicle); to have (something) loaded in/on; to have (a task or responsibility) given to or laid upon (someone); to have (the blame) put on (someone); have (something) charged with (electricity)

yükleyici Click to Search yükleyici
loader, shipper

yüklü Click to Search yüklü
charged

yüklü Click to Search yüklü
fraught, laden, loaded

yüklük Click to Search yüklük
large, built-in cupboard (where bedding is stored during the day)

yükseğe atmak Click to Search yükseğe atmak
sky

yükseğe pompalamak Click to Search yükseğe pompalamak
pump up

yükseğine gitmek Click to Search yükseğine gitmek
go up

yüksek Click to Search yüksek
clarion

yüksek Click to Search yüksek
above, over

yüksek Click to Search yüksek
acro, hyper

yüksek Click to Search yüksek
raised high, elevated, exalted, high, highrise, lofty, loud, spheric, stately, superior, tall; buoyant, penetrating, penetrative

yüksek ateş Click to Search yüksek ateş
high fever, pyrexia, pyrogen

yüksek atlama Click to Search yüksek atlama
high jump, pole jump, pole vault, vault

yüksek atlama sırığı Click to Search yüksek atlama sırığı
vaulting pole

yüksek atlama yapmak Click to Search yüksek atlama yapmak
pole jump, pole vault

yüksek atlamacı Click to Search yüksek atlamacı
pole jumper, pole-vaulter

yüksek basınç Click to Search yüksek basınç
barometric maximum

yüksek basınçlı Click to Search yüksek basınçlı
high pressure

yüksek basınçlı atmosfer kütlesi Click to Search yüksek basınçlı atmosfer kütlesi
anticyclone

yüksek basınçlı bölge Click to Search yüksek basınçlı bölge
high

yüksek bina Click to Search yüksek bina
highrise, highrise building

yüksek bir standardı tutturmak Click to Search yüksek bir standardı tutturmak
set a high standard

yüksek dağ Click to Search yüksek dağ
alp

yüksek dağlar ile ilgii Click to Search yüksek dağlar ile ilgii
alpine

yüksek dalga Click to Search yüksek dalga
bore

yüksek dereceli Click to Search yüksek dereceli
of high degree

yüksek dini mahkeme Click to Search yüksek dini mahkeme
rota

yüksek duygulara ulaştıran Click to Search yüksek duygulara ulaştıran
edifying

yüksek düzlük Click to Search yüksek düzlük
terrace

yüksek enflasyon Click to Search yüksek enflasyon
runaway inflation

yüksek faiz Click to Search yüksek faiz
usury

yüksek faizli Click to Search yüksek faizli
usurious

yüksek fırın Click to Search yüksek fırın
blast furnace

yüksek frekans Click to Search yüksek frekans
high frequency

yüksek frekans jeneratörü Click to Search yüksek frekans jeneratörü
klystron

yüksek frekanslı hoparlör Click to Search yüksek frekanslı hoparlör
tweeter

yüksek gerilim Click to Search yüksek gerilim
excess voltage, heavy current

yüksek gerilim akımı Click to Search yüksek gerilim akımı
high tension, high voltage

yüksek gerilim hattı Click to Search yüksek gerilim hattı
power line

yüksek gerilimli Click to Search yüksek gerilimli
high tension

yüksek görüş mesafesi Click to Search yüksek görüş mesafesi
high visibility

yüksek göstermek Click to Search yüksek göstermek
window dress

yüksek hakim Click to Search yüksek hakim
justiciary

yüksek kabartma Click to Search yüksek kabartma
alto relievo

yüksek kalite Click to Search yüksek kalite
superior quality

yüksek kaliteli Click to Search yüksek kaliteli
of high quality

yüksek kar ile satmak Click to Search yüksek kar ile satmak
sell at a premium

yüksek kira Click to Search yüksek kira
rack rent

yüksek kira isteyen evsahibi Click to Search yüksek kira isteyen evsahibi
rack-renter

yüksek klise kulesi Click to Search yüksek klise kulesi
aerial spires

yüksek komidin Click to Search yüksek komidin
tallboy

yüksek kuş yuvası Click to Search yüksek kuş yuvası
aerie

yüksek lisans almak Click to Search yüksek lisans almak
commence

yüksek lisans eğitimi veren okul Click to Search yüksek lisans eğitimi veren okul
graduate school

yüksek lisans okulu Click to Search yüksek lisans okulu
graduate school

yüksek lisans öğrencisi Click to Search yüksek lisans öğrencisi
postgraduate

yüksek mahkeme Click to Search yüksek mahkeme
chancery, supreme court, superior court

yüksek mahkeme emri Click to Search yüksek mahkeme emri
mandamus

yüksek makam Click to Search yüksek makam
dignity

yüksek makamlı resmi görevli Click to Search yüksek makamlı resmi görevli
chancellor

yüksek matematik Click to Search yüksek matematik
higher mathematics

yüksek mevki Click to Search yüksek mevki
eminence, eminency

yüksek mevki sahibi kimse Click to Search yüksek mevki sahibi kimse
person of quality

yüksek mevkide Click to Search yüksek mevkide
highly placed

yüksek mevkili kimse Click to Search yüksek mevkili kimse
dignitary, high-up

yüksek mühendis Click to Search yüksek mühendis
certificated engineer

yüksek not Click to Search yüksek not
high mark

yüksek olmayan Click to Search yüksek olmayan
lowrise

yüksek otorite Click to Search yüksek otorite
supreme authority

yüksek ova Click to Search yüksek ova
mesa

yüksek öğrenim Click to Search yüksek öğrenim
advanced studies

yüksek perdeli Click to Search yüksek perdeli
high toned

yüksek perdeli ses Click to Search yüksek perdeli ses
high-pitched voice

yüksek randımanlı Click to Search yüksek randımanlı
high speed

yüksek rütbeli Click to Search yüksek rütbeli
big time, eminent, high ranking

yüksek rütbeli adam Click to Search yüksek rütbeli adam
grandee

yüksek rütbeli kimse Click to Search yüksek rütbeli kimse
big timer

yüksek rütbeli levazım subayı Click to Search yüksek rütbeli levazım subayı
quarter general

yüksek rütbeli memur Click to Search yüksek rütbeli memur
prefect

yüksek rütbeli olmak Click to Search yüksek rütbeli olmak
rank

yüksek rütbeli papaz Click to Search yüksek rütbeli papaz
prelate

yüksek rütbeli subay Click to Search yüksek rütbeli subay
brass hat, field officer, ranking officer, tribune

yüksek rütbeli subaylar Click to Search yüksek rütbeli subaylar
brass

yüksek rütbeli yargıçlık Click to Search yüksek rütbeli yargıçlık
chancellorship

yüksek rütbeli yargıçlık rütbesi Click to Search yüksek rütbeli yargıçlık rütbesi
chancellorship

yüksek sayı atma Click to Search yüksek sayı atma
nick

yüksek ses Click to Search yüksek ses
blare

yüksek sesle Click to Search yüksek sesle
aloud, loud, loudly, out

yüksek sesle çalmak Click to Search yüksek sesle çalmak
blare

yüksek sesle gülmek Click to Search yüksek sesle gülmek
cachinnate

yüksek sesle konuşmak Click to Search yüksek sesle konuşmak
speak up, talk up

yüksek sesle okumak Click to Search yüksek sesle okumak
declaim, spout

yüksek sesli Click to Search yüksek sesli
high tone

yüksek seslilik Click to Search yüksek seslilik
loudness

yüksek sezon Click to Search yüksek sezon
high season

yüksek sınıftan halk Click to Search yüksek sınıftan halk
the people of quality

yüksek sivil mahkeme Click to Search yüksek sivil mahkeme
Court of Session

yüksek sosyete Click to Search yüksek sosyete
jet set, the people of quality, upper crust

yüksek sosyetede bulunan Click to Search yüksek sosyetede bulunan
in the swim

yüksek tabaka Click to Search yüksek tabaka
fashion

yüksek tabakaya özgü olmayan Click to Search yüksek tabakaya özgü olmayan
non u

yüksek tansiyon Click to Search yüksek tansiyon
hypertension

yüksek teknoloji Click to Search yüksek teknoloji
high tech, high technology

yüksek teknoloji gerektiren Click to Search yüksek teknoloji gerektiren
hi tech

yüksek teknoloji ürünü Click to Search yüksek teknoloji ürünü
hi tech

yüksek topuk Click to Search yüksek topuk
high heel

yüksek topuklu Click to Search yüksek topuklu
high heeled

yüksek tutmak Click to Search yüksek tutmak
buoy up

yüksek voltaj Click to Search yüksek voltaj
high tension, high voltage

yüksek yazma Click to Search yüksek yazma
write up

yüksek yer Click to Search yüksek yer
high, altitudes

yükseklere çıkıp birden inen heyecanlı tren Click to Search yükseklere çıkıp birden inen heyecanlı tren
roller coaster

yükseklik Click to Search yükseklik
acro

yükseklik Click to Search yükseklik
altitude, elevation, extent, height, highness, loftiness, rise, steepness, swell

yükseklik korkusu Click to Search yükseklik korkusu
acrophobia

yükseklik ölçer Click to Search yükseklik ölçer
height finder, altimeter, height gage, height gauge

yükseklik ölçme Click to Search yükseklik ölçme
hypsometry

yükseklik sınırı Click to Search yükseklik sınırı
ceiling

yükseklikölçer Click to Search yükseklikölçer
altimeter

yüksekokul Click to Search yüksekokul
institution of higher education

yükseköğretim Click to Search yükseköğretim
higher education

yüksekte çalışan inşaat işçisi Click to Search yüksekte çalışan inşaat işçisi
spiderman

yüksekte tutmak Click to Search yüksekte tutmak
keep up

yüksekteki konum Click to Search yüksekteki konum
perch

yüksekten atan Click to Search yüksekten atan
pretentious, tub-thumping

yüksekten atan tip Click to Search yüksekten atan tip
ranter

yüksekten atan vaiz Click to Search yüksekten atan vaiz
tub-thumper

yüksekten atma Click to Search yüksekten atma
big talk, blow, bluster, bounce, brag, flatulence, pretension, tub-thumping

yüksekten atmak Click to Search yüksekten atmak
talk big, brag, hector, hold forth, precipitate, rant, roister, shoot off one`s mouth

yüksekten bakan Click to Search yüksekten bakan
overlooking

yüksekten bakmak Click to Search yüksekten bakmak
overlook

yüksekten uçmak Click to Search yüksekten uçmak
fly high

yükselen Click to Search yükselen
raising

yükselen Click to Search yükselen
ascendant, ascendent, ascending, rising, soaring, upgrade, uphill

yükselen hava akımı Click to Search yükselen hava akımı
upcurrent

yükselen sıcak hava kitlesi Click to Search yükselen sıcak hava kitlesi
thermals

yükselim Click to Search yükselim
right ascension

yükselip alçalan Click to Search yükselip alçalan
up and down

yükseliş Click to Search yükseliş
rise, rising, uptrend

yükseliş becerisi Click to Search yükseliş becerisi
climbing ability

yükselişe müdahele etmek Click to Search yükselişe müdahele etmek
deflate

yükselme Click to Search yükselme
advance, advancement, ascension, ascent, climb, distinction, escalation, flux, gain, hike, increase, pickup, preferment, progress, promotion, raise, rise, rising, scaling, step up, swell, swelling, upheaval, uprising, upsurge, upthrust

yükselme Click to Search yükselme
promotional

yükselme eğilimi Click to Search yükselme eğilimi
upward movement

yükselme fırsatı Click to Search yükselme fırsatı
opportunity for advancement

yükselme olanağı olmayan iş Click to Search yükselme olanağı olmayan iş
blind alley occupation

yükselme şansı Click to Search yükselme şansı
promotion prospects

yükselmek Click to Search yükselmek
to rise, ascend; to rise, increase, mount; (for a voice) to get louder, rise in volume; to rise (in someone´s estimation); to rise, advance, be promoted; to better oneself, come up in the world

yükselmekte Click to Search yükselmekte
on the upbeat

yükselmemek Click to Search yükselmemek
(negative form of yükselmek) arise, ascend, be in the ascendant, be in the ascendent, climb, escalate, gain, go up, harden, heighten, improve, louden, nose up, get one`s promotion, rear up, rise, scale up, soar, steepen, step up, sublime, swell, tower, upheave, upsurge

yükselmeye başlamak Click to Search yükselmeye başlamak
firm

yükselmeye eğilimli Click to Search yükselmeye eğilimli
bullish

yükselteç Click to Search yükselteç
amp

yükselten Click to Search yükselten
step up

yükselterek eşitlemek Click to Search yükselterek eşitlemek
level up

yükseltgen Click to Search yükseltgen
oxidizer

yükseltgenme Click to Search yükseltgenme
oxidation

yükselti Click to Search yükselti
altitude, elevation, ridge, rise

yükseltici Click to Search yükseltici
amplifier, booster

yükseltici Click to Search yükseltici
strengthening

yükseltici transformatör Click to Search yükseltici transformatör
step up transformer

yükseltilmiş zemin Click to Search yükseltilmiş zemin
estrade

yükseltme Click to Search yükseltme
aggrandizement, boost, elevation, exaltation, lift, promotion, strengthening, superelevation, swelling

yükseltmek Click to Search yükseltmek
to raise, elevate, increase the height of (something), make (something) higher; to raise, increase; to turn up, increase (the sound of) (a radio, television, etc.); to amplify; to exalt the dignity, worth, or ability of; to promote, raise (someone) to (a higher rank); to raise (a number) to (a higher power)

yükseltmemek Click to Search yükseltmemek
(negative form of yükseltmek) send up, advance, boost, bump up, drive up, elevate, enhance, ennoble, escalate, exalt, get up, heighten, hike up, increase, jack, jack up, lift, lift up, louden, mark up, promote, raise, rear, rise, run up, scale up, set up, step up, strengthen

yüksük Click to Search yüksük
collet, ferrule, thimble

yüksük dolusu Click to Search yüksük dolusu
thimbleful

yüksükotu Click to Search yüksükotu
digitalis, foxglove

yüksükotundan yapılan kalp ilacı Click to Search yüksükotundan yapılan kalp ilacı
digitalis

yüksünmek Click to Search yüksünmek
to regard (someone, something) as a burden; to find (someone, something) burdensome or hard to bear

yüksüz Click to Search yüksüz
unladen

yüksüz işleme Click to Search yüksüz işleme
no load

yükte daha ağır çekmek Click to Search yükte daha ağır çekmek
outbalance

yükte hafif Click to Search yükte hafif
lightweight

yükten kurtarmak Click to Search yükten kurtarmak
disencumber, unburden

yüküm Click to Search yüküm
obligation, liability

yükümlenmek Click to Search yükümlenmek
to bind oneself to (do something); to undertake to (do something); to act as a guarantor for; to go bond for

yükümlü Click to Search yükümlü
obliged to, obligated to, bound to (do something); person who is obliged to do something

yükümlü olmayan Click to Search yükümlü olmayan
unamenable

yükümlülüğü üzerine almak Click to Search yükümlülüğü üzerine almak
take charge of

yükümlülüğü yerine getirmeme Click to Search yükümlülüğü yerine getirmeme
nonfeasance

yükümlülüğünü yerine getirmeme Click to Search yükümlülüğünü yerine getirmeme
default

yükümlülüğünü yerine getirmemek Click to Search yükümlülüğünü yerine getirmemek
default

yükümlülük Click to Search yükümlülük
charge, compulsion, duty, encumbrance, engagement, function, impost, incumbency, liability, obligation, onus, ought, responsibility

yükünden kurtulmak Click to Search yükünden kurtulmak
disburden

yükünü atmak Click to Search yükünü atmak
discharge oneself

yükünü hafifletmek Click to Search yükünü hafifletmek
disburden

yükünü tutmak Click to Search yükünü tutmak
make a pile, make one`s pile

yük

Linguatic Turkish English Dictionary

açık yük vagonu

ağır yük

ana yük

araba dolusu yük

asgari yük

aşırı yük

dikme ile yük yerleştirmek

faydalı yük

fazla yük

gemiden denize atılan yük

gemiden yük atma

kazançlı yük

keseye yük

kısa bacaklı yük beygiri

kuru yük

mali yük

sığır yük vagonu

teleferikle yük taşıma

vagon dolusu yük

yük

yük almak

yük ambarı

yük arabacısı

yük arabası

yük arabası kullanan kimse

yük asansörü

yük atmak

yük beygiri

yük beygiri sürücüsü

yük boşaltma işçisi

yük boşaltmak

yük fazlası ücreti

yük gemisi

yük gemisi işletmecisi

yük gönderen kimse

yük hayvanı

yük hayvanına takılan küfe

yük istasyonu

yük kapasitesi

yük lokomotifi

yük memuru

yük olmak

yük rampası

yük sandığı

yük taşıma

yük treni

yük treni lokomotifi

yük uçağı

yük vagonu

yük yeri

yükçü

yüklem

yüklem oluşturan isim

yüklem oluşturan sıfat

yükleme

yükleme işçisi

yükleme ve boşaltma süresi

yüklemeden önce tartılmak

yüklemek

yüklemek

yüklememek

yüklemi oluşturan

yüklenebilir

yüklenebilir

yüklenen

yüklenme

yüklenmek

yüklenmemek

yükletmek

yükleyici

yüklü

yüklü

yüklük

yükseğe atmak

yükseğe pompalamak

yükseğine gitmek

yüksek

yüksek