ağaClick to Search ağa |
landowner, master, agha, Islamic title for a military commander or important officer; Turkish chief |
|
ağa aitClick to Search ağa ait |
telary |
|
ağa düşürmekClick to Search ağa düşürmek |
enmesh |
|
ağababaClick to Search ağababa |
grandfather; oldest man in the family; father (used by a child if his father has the title of aga); man whose word carries a lot of weight |
|
ağabeyClick to Search ağabey |
elder brother, big brother, older brother |
|
ağabeylikClick to Search ağabeylik |
state of being an older brother |
|
ağabeylik etmekClick to Search ağabeylik etmek |
to act as an older brother (toward) |
|
ağaca benzeyenClick to Search ağaca benzeyen |
arborescent |
|
ağaca çıkarmakClick to Search ağaca çıkarmak |
tree |
|
ağaca renk vermeClick to Search ağaca renk verme |
stain |
|
ağaca tırmanmakClick to Search ağaca tırmanmak |
swarm up a tree |
|
ağacı damarlı boyamakClick to Search ağacı damarlı boyamak |
grain |
|
ağacın karekteristik yapısına sahip olanClick to Search ağacın karekteristik yapısına sahip olan |
dendriform |
|
ağacın tepesindeClick to Search ağacın tepesinde |
up the tree |
|
ağacın tepesindekiClick to Search ağacın tepesindeki |
tree-top |
|
ağacın yaşını gösteren halkalarClick to Search ağacın yaşını gösteren halkalar |
annual ring |
|
ağaçClick to Search ağaç |
tree |
|
ağaç altında büyüyen çalılarClick to Search ağaç altında büyüyen çalılar |
underwood |
|
ağaç altındaki çalılıkClick to Search ağaç altındaki çalılık |
underbrush, undergrowth |
|
ağaç barikatClick to Search ağaç barikat |
abatis |
|
ağaç bitiClick to Search ağaç biti |
plant louse |
|
ağaç budama sanatıClick to Search ağaç budama sanatı |
topiary |
|
ağaç çiçeğiClick to Search ağaç çiçeği |
blossom |
|
ağaç çiviClick to Search ağaç çivi |
treenail, peg |
|
ağaç çivi ile çakmakClick to Search ağaç çivi ile çakmak |
peg |
|
ağaç dalıClick to Search ağaç dalı |
bough |
|
ağaç dallarıClick to Search ağaç dalları |
upper branches (of tree) |
|
ağaç dikmeClick to Search ağaç dikme |
arbor, arbour (In British) |
|
Ağaç dikme günüClick to Search Ağaç dikme günü |
Bird Day, Arbor Day |
|
ağaç etmekClick to Search ağaç etmek |
stand up |
|
ağaç gibiClick to Search ağaç gibi |
arboreous, arborescent, dendroid |
|
ağaç gövdesiClick to Search ağaç gövdesi |
bole |
|
ağaç ile ilgiliClick to Search ağaç ile ilgili |
arboreous |
|
ağaç kabuğuClick to Search ağaç kabuğu |
bark |
|
ağaç kabuğu zarıClick to Search ağaç kabuğu zarı |
cicatrice |
|
ağaç kabuğunun altındaki tabakaClick to Search ağaç kabuğunun altındaki tabaka |
sap wood |
|
ağaç kabuğunun içiClick to Search ağaç kabuğunun içi |
liber |
|
ağaç kavunuClick to Search ağaç kavunu |
citron |
|
ağaç kavunu yemişiClick to Search ağaç kavunu yemişi |
citron |
|
ağaç kesen kimseClick to Search ağaç kesen kimse |
lumberjack |
|
ağaç kesmeClick to Search ağaç kesme |
lumbering |
|
ağaç kesmekClick to Search ağaç kesmek |
fell trees, cut down, lumber |
|
ağaç kökleri ile doluClick to Search ağaç kökleri ile dolu |
stubby |
|
ağaç kömürüClick to Search ağaç kömürü |
wood coal |
|
ağaç kurbağasıClick to Search ağaç kurbağası |
tree frog |
|
ağaç kütüğünden kayıkClick to Search ağaç kütüğünden kayık |
dugout |
|
ağaç muslukClick to Search ağaç musluk |
spigot |
|
ağaç olmakClick to Search ağaç olmak |
plant |
|
ağaç oyma işiClick to Search ağaç oyma işi |
wood-carving |
|
ağaç oymacılığıClick to Search ağaç oymacılığı |
wood engraving, wood-carving, woodcraft |
|
ağaç oymacısıClick to Search ağaç oymacısı |
wood engraver, wood carver |
|
ağaç özsuyunu akıtma oluğuClick to Search ağaç özsuyunu akıtma oluğu |
spile |
|
ağaç özüClick to Search ağaç özü |
alburnum |
|
ağaç pamuğuClick to Search ağaç pamuğu |
wood wool |
|
ağaç piçiClick to Search ağaç piçi |
scion |
|
ağaç sansarıClick to Search ağaç sansarı |
pine marten, beech marten |
|
ağaç talaşıClick to Search ağaç talaşı |
wood shavings |
|
ağaç tepesiClick to Search ağaç tepesi |
tree-top |
|
ağaç uruClick to Search ağaç uru |
gall |
|
ağaç uru yapan sinekClick to Search ağaç uru yapan sinek |
gallfly |
|
ağaç yapraklarıClick to Search ağaç yaprakları |
foliage |
|
ağaç yetişmeyen bölge sınırıClick to Search ağaç yetişmeyen bölge sınırı |
timber line, timberline, latitude in the polar regions above which vegetation cannot grow |
|
ağaç yetişmeyen yükseklik sınırıClick to Search ağaç yetişmeyen yükseklik sınırı |
timber line, timberline, tree line, altitude above which plants and trees cannot grow |
|
ağaç yetiştirmeClick to Search ağaç yetiştirme |
arboriculture, sylviculture, cultivation of trees and shrubs |
|
ağaçbilimClick to Search ağaçbilim |
dendrology, study of trees and bushes (Botany) |
|
ağaççıkClick to Search ağaççık |
shrub, perennial plant which has woody stems and branches and ranges in height from very low to the size of a small tree, bush |
|
ağaççılıkClick to Search ağaççılık |
forestry |
|
ağaççileğiClick to Search ağaççileği |
raspberry |
|
ağaçımsıClick to Search ağaçımsı |
dendroid, having a tree-like shape |
|
ağaçkakanClick to Search ağaçkakan |
woodpecker, type of bird with a hard bill for boring into trees |
|
ağaçkavunuClick to Search ağaçkavunu |
citron |
|
ağaçkurbağasıClick to Search ağaçkurbağası |
tree frog, tree toad |
|
ağaçkurduClick to Search ağaçkurdu |
woodworm, worm which lives in wood |
|
ağaçlamakClick to Search ağaçlamak |
to afforest, forest; to plant trees in |
|
ağaçlandırmaClick to Search ağaçlandırma |
afforestation; arbor, arbour (In British); silviculture |
|
ağaçlandırmakClick to Search ağaçlandırmak |
afforest, forest, plant trees, plant woods, reforest |
|
ağaçlandırmamakClick to Search ağaçlandırmamak |
(negative form of ağaçlandırmak) afforest, forest, plant trees, plant woods, reforest |
|
ağaçlanmakClick to Search ağaçlanmak |
to become forested; to be planted with trees |
|
ağaçlara işaret koymakClick to Search ağaçlara işaret koymak |
blaze |
|
ağaçlardan oluşan çitClick to Search ağaçlardan oluşan çit |
hedgerow |
|
ağaçları kesmekClick to Search ağaçları kesmek |
disafforest, disforest |
|
ağaçları yok etmeClick to Search ağaçları yok etme |
deforestation |
|
ağaçları yok etmekClick to Search ağaçları yok etmek |
deforest |
|
ağaçlıClick to Search ağaçlı |
wooden |
|
ağaçlı tepeClick to Search ağaçlı tepe |
hurst |
|
ağaçlı yolClick to Search ağaçlı yol |
parkway, avenue, mall, road lined with trees |
|
ağaçlıkClick to Search ağaçlık |
wood, coppice, copse, greenwood, grove, hurst |
|
ağaçlıkClick to Search ağaçlık |
wooded, woody, full of trees, silvan, sylvan |
|
ağaçlık olmaClick to Search ağaçlık olma |
woodiness |
|
ağaçlık tepeClick to Search ağaçlık tepe |
holt |
|
ağaçlık yerClick to Search ağaçlık yer |
woodland |
|
ağaçlıklı küçük dereClick to Search ağaçlıklı küçük dere |
dingle |
|
ağaçlılıkClick to Search ağaçlılık |
woodiness |
|
ağaçminesiClick to Search ağaçminesi |
lantana |
|
ağaçsıClick to Search ağaçsı |
arboreous, woody, shrubby |
|
ağaçsı eğreltiotuClick to Search ağaçsı eğreltiotu |
tree fern |
|
ağaçsılClick to Search ağaçsıl |
arboreal, tree-like, pertaining to trees; living in trees |
|
ağaçsızClick to Search ağaçsız |
treeless, having no trees |
|
ağaçsız tepelerClick to Search ağaçsız tepeler |
Downs |
|
ağaçta yaşayanClick to Search ağaçta yaşayan |
arboreal |
|
ağaçtan meyve aşırmakClick to Search ağaçtan meyve aşırmak |
scrump |
|
ağaçtan yalancı odun çıkarmakClick to Search ağaçtan yalancı odun çıkarmak |
sap |
|
ağalanmakClick to Search ağalanmak |
to play the aga, become proud and assuming, lord it over people |
|
ağalıkClick to Search ağalık |
state of being an agha, pride, squirearchy, squirarchy |
|
ağanClick to Search ağan |
meteor, shooting star |
|
ağanlarClick to Search ağanlar |
ancestors, forefathers |
|
ağaranClick to Search ağaran |
greying, becoming grey, going grey (mainly about the hair) |
|
ağaran saçClick to Search ağaran saç |
greying hair |
|
ağarmaClick to Search ağarma |
growing white, turning gray; dawning, daybreak |
|
ağarmakClick to Search ağarmak |
turn gray, go gray, whiten, become white; grey, make grey; gray, make gray; silver, make silvery in color; go grey |
|
ağarmamakClick to Search ağarmamak |
(negative form of ağarmak) turn gray, go gray, whiten, become white; grey, make grey; gray, make gray; silver, make silvery in color; go grey |
|
ağarmışClick to Search ağarmış |
frosty, hoar, gray or white due to age or frost; hoary |
|
ağartanClick to Search ağartan |
decolorant, substance used to remove color |
|
ağartıClick to Search ağartı |
whiteness, paleness (in a patch of sky, in a horizon, at dawn); dairy products, milk products |
|
ağartıcıClick to Search ağartıcı |
bleach |
|
ağartıcı maddeClick to Search ağartıcı madde |
discharge |
|
ağartmaClick to Search ağartma |
whitening, bleaching, decolorant |
|
ağartmakClick to Search ağartmak |
bleach, whiten, decolor, blanch, blench, decolorize, decolour (In British), decolourize (In British) |
|
ağartmamakClick to Search ağartmamak |
(negative form of ağartmak) bleach, whiten, decolor, blanch, blench, decolorize, decolour (In British), decolourize (In British) |
|