acayip şeyClick to Search acayip şey |
weirdo |
|
acı şeyClick to Search acı şey |
gall, wormwood |
|
acı veren şeyClick to Search acı veren şey |
wormwood |
|
acınacak şeyClick to Search acınacak şey |
pity |
|
açığa çıkan şeyClick to Search açığa çıkan şey |
disclosure |
|
adi şeyClick to Search adi şey |
gimcrack |
|
ahım şahım bir şey değilClick to Search ahım şahım bir şey değil |
It is nothing special |
|
aileden kalma değerli şeyClick to Search aileden kalma değerli şey |
heirloom |
|
akla gelmeyecek şeyClick to Search akla gelmeyecek şey |
the unthinkable |
|
alay edilecek şeyClick to Search alay edilecek şey |
mockery |
|
aldatıcı şeyClick to Search aldatıcı şey |
ignis fatuus |
|
algılanabilen şeyClick to Search algılanabilen şey |
phenomenon |
|
alınan şeyClick to Search alınan şey |
excision |
|
alışılmış şeyClick to Search alışılmış şey |
the usual thing, ordinary, rut |
|
alta serilen şeyClick to Search alta serilen şey |
underlay |
|
altına koyulan şeyClick to Search altına koyulan şey |
underlay |
|
ana şeyClick to Search ana şey |
piece de resistance |
|
ani şeyClick to Search ani şey |
snap |
|
anlaşılmaz şeyClick to Search anlaşılmaz şey |
puzzler, puzzlement |
|
anlık şeyClick to Search anlık şey |
snap |
|
anormal şeyClick to Search anormal şey |
freak |
|
arada olan şeyClick to Search arada olan şey |
in between |
|
aralarında her şey bitmekClick to Search aralarında her şey bitmek |
be through with |
|
arzu edilen şeyClick to Search arzu edilen şey |
desideratum |
|
asıl gerekli şeyClick to Search asıl gerekli şey |
essential |
|
asıl şeyClick to Search asıl şey |
feature |
|
asılı şeyClick to Search asılı şey |
pendant, pendent |
|
aslının yerine geçen şeyClick to Search aslının yerine geçen şey |
ersatz |
|
aşağı derecede olan şeyClick to Search aşağı derecede olan şey |
inferior |
|
aşırı duygusal şeyClick to Search aşırı duygusal şey |
treacle |
|
aşırı şeyClick to Search aşırı şey |
heck |
|
ata yadigarı olan şeyClick to Search ata yadigarı olan şey |
heirloom |
|
atan şeyClick to Search atan şey |
ejector |
|
atılan şeyClick to Search atılan şey |
missile |
|
atılmış şeyClick to Search atılmış şey |
discard |
|
atlanmış şeyClick to Search atlanmış şey |
omission |
|
avuç dolusu şeyClick to Search avuç dolusu şey |
fistful |
|
aydınlatan şeyClick to Search aydınlatan şey |
illuminant |
|
aynı türden şeyClick to Search aynı türden şey |
congener |
|
az bulunur şeyClick to Search az bulunur şey |
beaut |
|
az şeyClick to Search az şey |
thought |
|
azıcık şeyClick to Search azıcık şey |
dosage, farthing |
|
bağıntılı şeyClick to Search bağıntılı şey |
correlative |
|
bağlayan şeyClick to Search bağlayan şey |
bind |
|
basılı şeyClick to Search basılı şey |
black and white |
|
basit şeyClick to Search basit şey |
jam |
|
bastırıcı şeyClick to Search bastırıcı şey |
suppressant, substance which inhibits, substance which represses |
|
başat olan şeyClick to Search başat olan şey |
dominance |
|
başka bir şeyClick to Search başka bir şey |
another thing |
|
başka bir şey yokClick to Search başka bir şey yok |
nothing: nothing more |
|
baştan sona her şeyClick to Search baştan sona her şey |
gamut |
|
beğenilmeyen şeyClick to Search beğenilmeyen şey |
scunner |
|
bekçiyi yatıştıracak şeyClick to Search bekçiyi yatıştıracak şey |
sop to Cerberus |
|
beklemedeki şeyClick to Search beklemedeki şey |
stand by |
|
belirleyen şeyClick to Search belirleyen şey |
determinative |
|
belirsiz şeyClick to Search belirsiz şey |
whatnot |
|
belli belirsiz şeyClick to Search belli belirsiz şey |
suspicion |
|
beni hayal kırıklığına uğratan şeyClick to Search beni hayal kırıklığına uğratan şey |
to my disappointment |
|
beni şaşırtan şeyClick to Search beni şaşırtan şey |
to my disappointment |
|
benzer olan şeyClick to Search benzer olan şey |
pendant |
|
benzer şeyClick to Search benzer şey |
analogue |
|
benzersiz şeyClick to Search benzersiz şey |
unique thing, nonesuch, nonsuch, nonpareil |
|
beraberinde gelen şeyClick to Search beraberinde gelen şey |
concomitant |
|
berbat bir şeyClick to Search berbat bir şey |
that beats cockfighting |
|
bereketli şeyClick to Search bereketli şey |
bumper |
|
beş paralık şeyClick to Search beş paralık şey |
picayune |
|
bileşik şeyClick to Search bileşik şey |
complex |
|
bilgisizlikten değeri bilinmeyen iyi şeyClick to Search bilgisizlikten değeri bilinmeyen iyi şey |
caviare to the general |
|
bir araba dolusu şeyClick to Search bir araba dolusu şey |
cartload |
|
bir boka yaramaz şeyClick to Search bir boka yaramaz şey |
horseshit (Slang) |
|
bir şeyClick to Search bir şey |
anything |
|
bir şey değilClick to Search bir şey değil |
not at all, you`re welcome, don`t mention it |
|
bir şey eklemekClick to Search bir şey eklemek |
put in a word |
|
bir şey hatırlatmakClick to Search bir şey hatırlatmak |
ring a bell |
|
bir şey için rekabet etmekClick to Search bir şey için rekabet etmek |
vie with smb. in smth |
|
bir şey olduğu yokClick to Search bir şey olduğu yok |
nothing doing |
|
bir şey saklamadanClick to Search bir şey saklamadan |
in round terms |
|
bir şey yüzünden kendini yiyip bitirmekClick to Search bir şey yüzünden kendini yiyip bitirmek |
be devoured by |
|
birbirinin aynı iki şeyClick to Search birbirinin aynı iki şey |
Tweedledum and Tweedledee |
|
birebir gelen şeyClick to Search birebir gelen şey |
the very thing |
|
birinci gelen şeyClick to Search birinci gelen şey |
first |
|
birinci sınıf şeyClick to Search birinci sınıf şey |
crack |
|
bodur şeyClick to Search bodur şey |
dwarf |
|
boğan şeyClick to Search boğan şey |
choker |
|
bomba etkisi yapan şeyClick to Search bomba etkisi yapan şey |
bombshell |
|
bozulmuş şeyClick to Search bozulmuş şey |
spoilage |
|
bölen şeyClick to Search bölen şey |
divider |
|
bölünmemiş şeyClick to Search bölünmemiş şey |
continuum |
|
böyle bir şeyClick to Search böyle bir şey |
somewhere about |
|
bulunan şeyClick to Search bulunan şey |
find |
|
buluntu şeyClick to Search buluntu şey |
pickup |
|
bütün şeyClick to Search bütün şey |
integral |
|
bütünleyici şeyClick to Search bütünleyici şey |
complement |
|
büyük boy şeyClick to Search büyük boy şey |
oversize |
|
büyüleyici şeyClick to Search büyüleyici şey |
fascinator |
|
büyümüş şeyClick to Search büyümüş şey |
growth |
|
can atılan şeyClick to Search can atılan şey |
plum |
|
canlandırıcı şeyClick to Search canlandırıcı şey |
pick me up |
|
cazip şeyClick to Search cazip şey |
honeypot, allure, allurement |
|
cezbeden şeyClick to Search cezbeden şey |
bait |
|
cicili bicili şeyClick to Search cicili bicili şey |
tinsel |
|
cinayet dışında her şeyClick to Search cinayet dışında her şey |
anything short of murder |
|
çabucak yapılan şeyClick to Search çabucak yapılan şey |
quickie |
|
çabuk yapılan şeyClick to Search çabuk yapılan şey |
quickie |
|
çalıya benzer şeyClick to Search çalıya benzer şey |
bush |
|
çalkalanmış şeyClick to Search çalkalanmış şey |
shake |
|
çapraz şeyClick to Search çapraz şey |
transversal |
|
çarpıcı şeyClick to Search çarpıcı şey |
dynamite, thumper, kayo |
|
çekici şeyClick to Search çekici şey |
loadstone, lodestone |
|
çıkan şeyClick to Search çıkan şey |
ejection, emanation |
|
çıkıntılı şeyClick to Search çıkıntılı şey |
salience, saliency |
|
çılgınca şeyClick to Search çılgınca şey |
wingding |
|
çırpan şeyClick to Search çırpan şey |
beater |
|
çiğnenen şeyClick to Search çiğnenen şey |
masticatory, quid |
|
çok ağır şeyClick to Search çok ağır şey |
dead weight |
|
çok büyük şeyClick to Search çok büyük şey |
spanker, immensity |
|
çok etkili şeyClick to Search çok etkili şey |
blockbuster |
|
çok istenen şeyClick to Search çok istenen şey |
prize |
|
çok kalitesiz şeyClick to Search çok kalitesiz şey |
stinker |
|
çok kısa süren şeyClick to Search çok kısa süren şey |
snatch |
|
çok komik şeyClick to Search çok komik şey |
scream, panic |
|
çok şeyClick to Search çok şey |
much |
|
çok şey isteyenClick to Search çok şey isteyen |
demanding |
|
çok şey vaadedenClick to Search çok şey vaadeden |
toward |
|
çok ucuz şeyClick to Search çok ucuz şey |
snip |
|
çürümeye başlamış şeyClick to Search çürümeye başlamış şey |
putrescence |
|
dağlayan şeyClick to Search dağlayan şey |
cautery |
|
daha az şeyClick to Search daha az şey |
less |
|
daha küçük şeyClick to Search daha küçük şey |
less |
|
dalgalar halinde yükselen şeyClick to Search dalgalar halinde yükselen şey |
billow |
|
damla damla akan şeyClick to Search damla damla akan şey |
trickle |
|
damlayan şeyClick to Search damlayan şey |
drip, dripping |
|
dayanıksız şeyClick to Search dayanıksız şey |
cobweb |
|
değeri azaltan şeyClick to Search değeri azaltan şey |
alloy |
|
değeri bilinmemiş şeyClick to Search değeri bilinmemiş şey |
Cinderella |
|
değerli gibi görünen sahte şeyClick to Search değerli gibi görünen sahte şey |
pinchbeck |
|
değerli şeyClick to Search değerli şey |
asset, deserving, worth |
|
değersiz şeyClick to Search değersiz şey |
junk, rag, trifle, slush, cheeseparing, damn, falderal, gold brick, gubbins, lemon, shoddy, stiver, trumpery |
|
değişen şeyClick to Search değişen şey |
variable, Proteus |
|
değiştiren şeyClick to Search değiştiren şey |
modifier |
|
delen şeyClick to Search delen şey |
pricker |
|
derme çatma şeyClick to Search derme çatma şey |
patchwork |
|
devasa şeyClick to Search devasa şey |
colossus |
|
dışında bir şeyClick to Search dışında bir şey |
anything but |
|
diğerine göre daha az kötü olan şeyClick to Search diğerine göre daha az kötü olan şey |
the lesser evil |
|
dik duran şeyClick to Search dik duran şey |
upright |
|
dik tutan şeyClick to Search dik tutan şey |
stiffening, erector |
|
dikilecek şeyClick to Search dikilecek şey |
sewing |
|
dikilmiş şeyClick to Search dikilmiş şey |
sewing |
|
dikkat çeken şeyClick to Search dikkat çeken şey |
eye catcher, stopper, cynosure |
|
dikkati toplayan şeyClick to Search dikkati toplayan şey |
focus |
|
dinlendirici şeyClick to Search dinlendirici şey |
escape |
|
doğaüstü şeyClick to Search doğaüstü şey |
supernatural |
|
doğrulayan şeyClick to Search doğrulayan şey |
vindication |
|
dokunulmazlığı olan şeyClick to Search dokunulmazlığı olan şey |
exemptions |
|
dokuzcanlı şeyClick to Search dokuzcanlı şey |
Die Hard |
|
dolaşık şeyClick to Search dolaşık şey |
tangle |
|
dolu şeyClick to Search dolu şey |
full |
|
dökülen şeyClick to Search dökülen şey |
spilth |
|
dönüşü olmayan bir şey yapmakClick to Search dönüşü olmayan bir şey yapmak |
cross the Rubicon, pass the rubicon |
|
dünyada var olan şeyClick to Search dünyada var olan şey |
terrestrial |
|
dürten şey nedirClick to Search dürten şey nedir |
What makes him tick |
|
düşen şeyClick to Search düşen şey |
descendant |
|
düz şeyClick to Search düz şey |
flat |
|
düzeltici şeyClick to Search düzeltici şey |
corrective |
|
edinilen şeyClick to Search edinilen şey |
acquirement |
|
eğlenceli şeyClick to Search eğlenceli şey |
gas |
|
ekmeğe sürülen şeyClick to Search ekmeğe sürülen şey |
spread |
|
ekstra şeyClick to Search ekstra şey |
extra |
|
ekşi şeyClick to Search ekşi şey |
sour |
|
elastik şeyClick to Search elastik şey |
elastic |
|
elektrolizle kaplanmış şeyClick to Search elektrolizle kaplanmış şey |
electroplate |
|
elinden bir şey gelmezClick to Search elinden bir şey gelmez |
powerless |
|
emici şeyClick to Search emici şey |
saturant |
|
emilen şeyClick to Search emilen şey |
suck |
|
en gerekli şeyClick to Search en gerekli şey |
the be all and end all |
|
en iyi yaptığı şeyClick to Search en iyi yaptığı şey |
forte |
|
en kötü şeyClick to Search en kötü şey |
the unthinkable |
|
en önemli şeyClick to Search en önemli şey |
everything |
|
en sevmediği şeyClick to Search en sevmediği şey |
one`s pet aversion, one`s chief aversion |
|
en son çıkan şeyClick to Search en son çıkan şey |
latest |
|
en uygun şeyClick to Search en uygun şey |
the very thing |
|
en yeni şeyClick to Search en yeni şey |
latest |
|
en yüksek şeyClick to Search en yüksek şey |
the Supreme |
|
esas olan şeyClick to Search esas olan şey |
essential, essentiality |
|
eski şeyClick to Search eski şey |
oldie, hangover |
|
eşit şeyClick to Search eşit şey |
coordinate |
|
eşsiz şeyClick to Search eşsiz şey |
unique |
|
eşzamanlı şeyClick to Search eşzamanlı şey |
contemporary |
|
fazla şeyClick to Search fazla şey |
more |
|
ferahlatıcı şeyClick to Search ferahlatıcı şey |
comfort |
|
fıstık gibi şeyClick to Search fıstık gibi şey |
peach |
|
fışkırtan şeyClick to Search fışkırtan şey |
emitter |
|
fosfor gibi ışıldayan şeyClick to Search fosfor gibi ışıldayan şey |
phosphor |
|
fosforlu şeyClick to Search fosforlu şey |
phosphor |
|
garanti edilen şeyClick to Search garanti edilen şey |
stipulation |
|
garip şeyClick to Search garip şey |
caution |
|
geciktiren şeyClick to Search geciktiren şey |
retardation |
|
geçici olarak yapılan şeyClick to Search geçici olarak yapılan şey |
interim |
|
geçici şeyClick to Search geçici şey |
interim |
|
gelecekte olacak şeyClick to Search gelecekte olacak şey |
future |
|
gelen şeyClick to Search gelen şey |
arrival |
|
gelişmemiş şey veya kimseClick to Search gelişmemiş şey veya kimse |
bud |
|
geniş kapsamlı şeyClick to Search geniş kapsamlı şey |
catchall |
|
gerçekte olmayan şeyClick to Search gerçekte olmayan şey |
unreality |
|
gereken şeyClick to Search gereken şey |
necessary |
|
gerekli şeyClick to Search gerekli şey |
requisite |
|
gereksiz şeyClick to Search gereksiz şey |
nonessential, superfluities, inessential, superfluity, fifth wheel |
|
gıpta edilen şeyClick to Search gıpta edilen şey |
envy |
|
gitgide büyüyen şeyClick to Search gitgide büyüyen şey |
snowball |
|
giymesi kolay şeyClick to Search giymesi kolay şey |
slip on |
|
gizli şeyClick to Search gizli şey |
secret |
|
gizli yerde saklanan şeyClick to Search gizli yerde saklanan şey |
cache |
|
göre hiçbir şeyClick to Search göre hiçbir şey |
nothing to |
|
görevi nedeniyle kendini bir şey sanan memurClick to Search görevi nedeniyle kendini bir şey sanan memur |
panjandrum |
|
görülecek şeyClick to Search görülecek şey |
study |
|
görülmeye değer şeyClick to Search görülmeye değer şey |
vision |
|
görüşü engelleyen şeyClick to Search görüşü engelleyen şey |
blinder |
|
gösterişli ama değersiz şeyClick to Search gösterişli ama değersiz şey |
brummagem, gaud |
|
göz alıcı şeyClick to Search göz alıcı şey |
eye catcher |
|
göz boyayıcı ve değersiz şeyClick to Search göz boyayıcı ve değersiz şey |
bubble |
|
göz dolduran şeyClick to Search göz dolduran şey |
eyeful |
|
göz zevkini bozan şeyClick to Search göz zevkini bozan şey |
eyesore |
|
göze batan şeyClick to Search göze batan şey |
eyesore, glare |
|
güldürücü şeyClick to Search güldürücü şey |
gag |
|
güllük gülistanlık şeyClick to Search güllük gülistanlık şey |
bed of roses |
|
gürültülü şeyClick to Search gürültülü şey |
ripsnorter |
|
güzel fakat değersiz şeyClick to Search güzel fakat değersiz şey |
bauble |
|
güzel şeyClick to Search güzel şey |
eyeful |
|
haciz konulamaz şeyClick to Search haciz konulamaz şey |
exemptions |
|
hafızayı canlandıran şeyClick to Search hafızayı canlandıran şey |
refresher |
|
hafife alınmayacak şeyClick to Search hafife alınmayacak şey |
no light matter |
|
hafifletici şeyClick to Search hafifletici şey |
palliative |
|
hak edilen şeyClick to Search hak edilen şey |
desert, deserts |
|
hakkında daha çok şey bilmekClick to Search hakkında daha çok şey bilmek |
have the advantage of smb |
|
harika bir şeyClick to Search harika bir şey |
wanderful affair |
|
harika şeyClick to Search harika şey |
miracle, hot stuff, a perfect dream, stunner, groove, pippin |
|
hatırlatan şeyClick to Search hatırlatan şey |
reminiscence |
|
hatırlatıcı şeyClick to Search hatırlatıcı şey |
reminder |
|
havadan gelen şeyClick to Search havadan gelen şey |
money for jam |
|
hayal kırıklığına neden olan şeyClick to Search hayal kırıklığına neden olan şey |
disappointment |
|
hayal ürünü şeyClick to Search hayal ürünü şey |
fiction |
|
hayali şeyClick to Search hayali şey |
bubble, myth |
|
hayalindeki şeyClick to Search hayalindeki şey |
dreamboat |
|
hayat kurtaran şeyClick to Search hayat kurtaran şey |
life saver |
|
hayat kurtarıcı şeyClick to Search hayat kurtarıcı şey |
life saver |
|
hayatı kolaylaştıran şeyClick to Search hayatı kolaylaştıran şey |
convenience |
|
hayatın bağlı olduğu şeyClick to Search hayatın bağlı olduğu şey |
lifeline |
|
hayranlık uyandıran şeyClick to Search hayranlık uyandıran şey |
admiration |
|
hayret bir şeyClick to Search hayret bir şey |
I will be bound, what indeed |
|
hazırdaki şeyClick to Search hazırdaki şey |
stand by |
|
hazırlıksız yapılmış şeyClick to Search hazırlıksız yapılmış şey |
impromptu |
|
her şeyClick to Search her şey |
all, the works |
|
her şey bittiClick to Search her şey bitti |
it`s all over |
|
her şey dahilClick to Search her şey dahil |
All included |
|
her şey dahil fiyatClick to Search her şey dahil fiyat |
inclusive price, inclusive terms |
|
her şey gönlünce olsunClick to Search her şey gönlünce olsun |
all the best |
|
her şey yiyenClick to Search her şey yiyen |
omnivorous |
|
her şey yolundaClick to Search her şey yolunda |
so far so good |
|
her şey yolunda gittiClick to Search her şey yolunda gitti |
all went hell |
|
her yıl ortaya çıkan şeyClick to Search her yıl ortaya çıkan şey |
hardy annual |
|
her zaman taşınan faydalı şeyClick to Search her zaman taşınan faydalı şey |
vade mecum |
|
herhangi bir şeyClick to Search herhangi bir şey |
anything |
|
herkesçe yapılan şeyClick to Search herkesçe yapılan şey |
the done thing |
|
herzamankinden farklı bir şey yemekClick to Search herzamankinden farklı bir şey yemek |
give oneself a treat |
|
heyecan verici şeyClick to Search heyecan verici şey |
thrill, sensation |
|
heyecansız şeyClick to Search heyecansız şey |
damp squib |
|
hızır gibi yetişen şeyClick to Search hızır gibi yetişen şey |
godsend |
|
hızlı giden şeyClick to Search hızlı giden şey |
clipper |
|
hiç olan şeyClick to Search hiç olan şey |
cipher |
|
hiç önemi olmayan şeyClick to Search hiç önemi olmayan şey |
no big deal |
|
hiçbir şeyClick to Search hiçbir şey |
nothing |
|
hizmet karşılığı kazanılan şeyClick to Search hizmet karşılığı kazanılan şey |
reward |
|
hoş şeyClick to Search hoş şey |
nice thing, number, nuts (Slang) |
|
hükmü kalmamış şeyClick to Search hükmü kalmamış şey |
has-been |
|
ıslah edici şeyClick to Search ıslah edici şey |
corrective |
|
ışık saçan şeyClick to Search ışık saçan şey |
luminary |
|
içecek bir şey almakClick to Search içecek bir şey almak |
have a drink |
|
içini kemiren şeyClick to Search içini kemiren şey |
worm |
|
iddia edilebilir şeyClick to Search iddia edilebilir şey |
predicable |
|
iddia konusu şeyClick to Search iddia konusu şey |
submission |
|
ifade eden şeyClick to Search ifade eden şey |
exponent |
|
iğne gibi şeyClick to Search iğne gibi şey |
spicule |
|
iğrenç şeyClick to Search iğrenç şey |
sickener, stinker, aversion |
|
ihmalden dolayı kaybedilen şeyClick to Search ihmalden dolayı kaybedilen şey |
forfeit |
|
iki parçadan oluşan şeyClick to Search iki parçadan oluşan şey |
pair |
|
iki yudum bir şeyClick to Search iki yudum bir şey |
a bite and a sup |
|
ikinci bahsedilen şeyClick to Search ikinci bahsedilen şey |
latter |
|
ikinci dereceden şeyClick to Search ikinci dereceden şey |
adjunct |
|
ikinci dereceli şeyClick to Search ikinci dereceli şey |
secondary |
|
ikinci sırada olan şeyClick to Search ikinci sırada olan şey |
beta |
|
ikincil şeyClick to Search ikincil şey |
secondary |
|
ikiz kutuplu şeyClick to Search ikiz kutuplu şey |
dipole |
|
ilgi çeken şeyClick to Search ilgi çeken şey |
interest |
|
ilgi çekici şeyClick to Search ilgi çekici şey |
draw, goody |
|
ilginç şeyClick to Search ilginç şey |
curiosity, curio |
|
ilişkili şeyClick to Search ilişkili şey |
correlate |
|
imkansız şeyClick to Search imkansız şey |
impossibility |
|
inanılmaz şeyClick to Search inanılmaz şey |
incredibility |
|
ince kıyılmış şeyClick to Search ince kıyılmış şey |
fine cut |
|
incecik şeyClick to Search incecik şey |
gossamer |
|
incelenen şeyClick to Search incelenen şey |
dissection |
|
ingiliz tarzı şeyClick to Search ingiliz tarzı şey |
englishism |
|
insan eliyle yapılmış şeyClick to Search insan eliyle yapılmış şey |
artefact, artifact |
|
ispat eden şeyClick to Search ispat eden şey |
demonstrator |
|
istenen şeyClick to Search istenen şey |
desideratum |
|
isteyerek yapılan şeyClick to Search isteyerek yapılan şey |
voluntary |
|
işe gelen şeyClick to Search işe gelen şey |
grist to the mill |
|
işe yaramaz şeyClick to Search işe yaramaz şey |
rubbish, trash, offcast |
|
işe yarar şeyClick to Search işe yarar şey |
utility |
|
işlenmemiş şeyClick to Search işlenmemiş şey |
rough |
|
itici şeyClick to Search itici şey |
propellent |
|
iyi niyetle yapılan şey hoş görülürClick to Search iyi niyetle yapılan şey hoş görülür |
the end jutifies the means |
|
iyileştirici şeyClick to Search iyileştirici şey |
healer |
|
iz bırakan şeyClick to Search iz bırakan şey |
tracer |
|
kabus gibi şeyClick to Search kabus gibi şey |
incubus |
|
kafa karıştıran şeyClick to Search kafa karıştıran şey |
perplexity |
|
kakılmış şeyClick to Search kakılmış şey |
inlet |
|
kaliteli şeyClick to Search kaliteli şey |
super |
|
kalitesiz şeyClick to Search kalitesiz şey |
swill |
|
kaliteyi düşüren şeyClick to Search kaliteyi düşüren şey |
alloy |
|
kare şeklinde şeyClick to Search kare şeklinde şey |
square |
|
karışık şeyClick to Search karışık şey |
mess, tangled thing, complex, farrago, hash, hodge podge, melange, muddle, olio |
|
karmakarışık şeyClick to Search karmakarışık şey |
farrago, gallimaufry, hotchpotch, jumble, macaroni |
|
karşı karşıya duran şeyClick to Search karşı karşıya duran şey |
vis-a-vis |
|
karşı şeyClick to Search karşı şey |
counter |
|
kasan şeyClick to Search kasan şey |
contractor |
|
katılan şeyClick to Search katılan şey |
addition |
|
kavisli şeyClick to Search kavisli şey |
curve |
|
kaybedilen şeyClick to Search kaybedilen şey |
forfeiture |
|
kaymayı önleyici şeyClick to Search kaymayı önleyici şey |
cleat |
|
kazanma ihtimali az şeyClick to Search kazanma ihtimali az şey |
long shot |
|
kazıda çıkarılan şeyClick to Search kazıda çıkarılan şey |
diggings |
|
kemiren şeyClick to Search kemiren şey |
gnawing |
|
kendini bir şey sananClick to Search kendini bir şey sanan |
swollen headed, self important, self assertive, self righteous |
|
kendini bir şey sanan delikanlıClick to Search kendini bir şey sanan delikanlı |
whippersnapper |
|
kendini bir şey sanan önemsiz tipClick to Search kendini bir şey sanan önemsiz tip |
pipsqueak |
|
kendini bir şey sanan tipClick to Search kendini bir şey sanan tip |
squirt, stuffed shirt |
|
kendini bir şey sanmaClick to Search kendini bir şey sanma |
self importance, stuffiness, self assertion |
|
kendini bir şey sanmakClick to Search kendini bir şey sanmak |
feel one`s oats, think no small beer of oneself, think a lot of oneself |
|
kesen şeyClick to Search kesen şey |
interrupter |
|
kesilerek biçimlendirilmiş şeyClick to Search kesilerek biçimlendirilmiş şey |
cutout |
|
kesin olan şeyClick to Search kesin olan şey |
certainty |
|
kesin şeyClick to Search kesin şey |
positive |
|
keyif kaçıran şeyClick to Search keyif kaçıran şey |
a fly in the ointment, a fly in the oinment |
|
kıran şey veya kimseClick to Search kıran şey veya kimse |
breaker |
|
kırık dökük şeyClick to Search kırık dökük şey |
pile, rattletrap |
|
kırılınca tamir edilemeyen şeyClick to Search kırılınca tamir edilemeyen şey |
humpty-dumpty |
|
kısa ömürlü şeyClick to Search kısa ömürlü şey |
Ephemera, ephemeron |
|
kısa sürede unutulan şeyClick to Search kısa sürede unutulan şey |
nine days` wonder |
|
kısa ve kalın şeyClick to Search kısa ve kalın şey |
spud |
|
kıvranan şeyClick to Search kıvranan şey |
wriggler |
|
kızılacak şeyClick to Search kızılacak şey |
provocation |
|
kirleten şeyClick to Search kirleten şey |
polluter |
|
kocaman şeyClick to Search kocaman şey |
whopper, jumbo |
|
kokuşmuş şeyClick to Search kokuşmuş şey |
putrefaction |
|
kolay anlaşılan şeyClick to Search kolay anlaşılan şey |
continuity |
|
kolay giyilen şeyClick to Search kolay giyilen şey |
slip on |
|
kolay kazanılan şeyClick to Search kolay kazanılan şey |
snip |
|
kolay şeyClick to Search kolay şey |
simple thing, Mickey Mouse, jam, money for jam |
|
koni biçiminde şeyClick to Search koni biçiminde şey |
conicity |
|
koni biçimli şeyClick to Search koni biçimli şey |
cone |
|
konik şeyClick to Search konik şey |
conoid |
|
konu olan şeyClick to Search konu olan şey |
subject |
|
konuşulması yasak şeyClick to Search konuşulması yasak şey |
tabu |
|
korkacak bir şey yokClick to Search korkacak bir şey yok |
never fear |
|
korkulan şeyClick to Search korkulan şey |
dread |
|
korkulan şey gerçekleşinceClick to Search korkulan şey gerçekleşince |
when the balloon goes up |
|
korkutan şeyClick to Search korkutan şey |
terror |
|
koruyucu şeyClick to Search koruyucu şey |
preservative |
|
koskocaman şeyClick to Search koskocaman şey |
whacker |
|
koskocoman şeyClick to Search koskocoman şey |
whopper |
|
kötü şeyClick to Search kötü şey |
Cancer |
|
kullanılmayıp atılan şeyClick to Search kullanılmayıp atılan şey |
cast off |
|
kusursuz şeyClick to Search kusursuz şey |
dandy |
|
kuşsütü nden başka her şey varClick to Search kuşsütü nden başka her şey var |
There´s everything you can think of to eat |
|
kutsal şeyClick to Search kutsal şey |
halidom |
|
küçücük ama çok etkili şeyClick to Search küçücük ama çok etkili şey |
mustard seed |
|
küçücük şeyClick to Search küçücük şey |
atomy |
|
küçük değerli şeyClick to Search küçük değerli şey |
nugget |
|
küçük düşürücü şeyClick to Search küçük düşürücü şey |
detractor |
|
küçük şeyClick to Search küçük şey |
the little, little thing, trifle, tot |
|
küçük ve önemsiz şeyClick to Search küçük ve önemsiz şey |
pinhead |
|
küçültücü şeyClick to Search küçültücü şey |
putdown |
|
küçümsenen şeyClick to Search küçümsenen şey |
scorn |
|
lanetli şeyClick to Search lanetli şey |
anathema |
|
lazım olan şeyClick to Search lazım olan şey |
necessary |
|
leş gibi şeyClick to Search leş gibi şey |
carrion |
|
leziz şeyClick to Search leziz şey |
dainty |
|
librelik şeyClick to Search librelik şey |
pounder |
|
lüzumsuz şeyClick to Search lüzumsuz şey |
inessential |
|
makaraya sarılmış şeyClick to Search makaraya sarılmış şey |
reel |
|
matrak şeyClick to Search matrak şey |
gas |
|
mide bulandırıcı şeyClick to Search mide bulandırıcı şey |
sickener |
|
miras kalan şeyClick to Search miras kalan şey |
remainder |
|
mirasçıya bir şey bırakmayanClick to Search mirasçıya bir şey bırakmayan |
inofficious |
|
moda olan şeyClick to Search moda olan şey |
the thing |
|
modası geçmiş şeyClick to Search modası geçmiş şey |
old hat, back number |
|
monoton şeyClick to Search monoton şey |
monotone, humdrum |
|
muazzam şeyClick to Search muazzam şey |
spanker |
|
muhteşem şeyClick to Search muhteşem şey |
imperial |
|
mutluluk veren şeyClick to Search mutluluk veren şey |
up |
|
mükemmel şeyClick to Search mükemmel şey |
dainty, groove, ideal, prime, snorter |
|
müstehcen şeyClick to Search müstehcen şey |
obscenity |
|
müthiş şeyClick to Search müthiş şey |
smasher, wow, prang |
|
müzelik şeyClick to Search müzelik şey |
a museum piece |
|
nadide şeyClick to Search nadide şey |
rareness, rarity, beaut |
|
nadir şeyClick to Search nadir şey |
unique |
|
nadirattan bir şeyClick to Search nadirattan bir şey |
a rarity, a rara avis |
|
ne aptalca şeyClick to Search ne aptalca şey |
what a drag |
|
ne sıkıcı şeyClick to Search ne sıkıcı şey |
what a drag |
|
nefis şeyClick to Search nefis şey |
beautiful thing, a perfect dream, dream |
|
nefret edilen şeyClick to Search nefret edilen şey |
abhorrence, abomination, anathema, horror |
|
neşelendiren şeyClick to Search neşelendiren şey |
cheer |
|
nöbetleşe çalışan şeyClick to Search nöbetleşe çalışan şey |
relay |
|
ok başına benzeyen şeyClick to Search ok başına benzeyen şey |
arrowhead |
|
olacağına kesin gözüyle bakılan şeyClick to Search olacağına kesin gözüyle bakılan şey |
dead cert |
|
olağan şeyClick to Search olağan şey |
the usual thing, ordinary |
|
olağanüstü şeyClick to Search olağanüstü şey |
phenomenon, corker, humdinger, Lulu, marvel, prodigy, ripsnorter |
|
olası şeyClick to Search olası şey |
the possible |
|
olmazsa olmaz şeyClick to Search olmazsa olmaz şey |
sine qua non |
|
olur şey değilClick to Search olur şey değil |
it`s incredible, well I`m jiggered, zounds |
|
onbirinci şeyClick to Search onbirinci şey |
eleventh |
|
onlarca olan şeyClick to Search onlarca olan şey |
dozen |
|
onsekizinci şeyClick to Search onsekizinci şey |
eighteenth |
|
orta dereceli şeyClick to Search orta dereceli şey |
intermediate |
|
oval şeyClick to Search oval şey |
ovoid |
|
oy kazandıran şeyClick to Search oy kazandıran şey |
vote catcher, vote getter |
|
oyalayıcı şeyClick to Search oyalayıcı şey |
resource |
|
oylanan şeyClick to Search oylanan şey |
vote |
|
ödünç verilen şeyClick to Search ödünç verilen şey |
loan |
|
ölçülemez şeyClick to Search ölçülemez şey |
imponderable |
|
ölü gibi ağır şeyClick to Search ölü gibi ağır şey |
dead weight |
|
önceden gerekli şeyClick to Search önceden gerekli şey |
prerequisite |
|
önemini yitirmiş şeyClick to Search önemini yitirmiş şey |
has-been |
|
önemli bir şeyClick to Search önemli bir şey |
something |
|
önemli bir şey değilClick to Search önemli bir şey değil |
Nothing serious |
|
önemli şeyClick to Search önemli şey |
much |
|
önemsiz şeyClick to Search önemsiz şey |
unimportant thing, no big deal, unessential, bagatelle, bauble, cypher, fry, iota, knick knack, makeweight, Mickey Mouse, molehill, nick nack, picayune, rush, stiver, straw, toy, trifle, tuppence, twopence |
|
örnek alınan şeyClick to Search örnek alınan şey |
cynosure |
|
örülmesi gereken şeyClick to Search örülmesi gereken şey |
darning |
|
öyle bir şeyClick to Search öyle bir şey |
somewhere about |
|
öyle bir şey yokClick to Search öyle bir şey yok |
there is no such thing, no such thing |
|
özel bir şey mi arıyorsunuzClick to Search özel bir şey mi arıyorsunuz |
Are you looking for something special |
|
özel şeyClick to Search özel şey |
specialty |
|
özendirici şeyClick to Search özendirici şey |
fillip |
|
özenle büyütülmüş şeyClick to Search özenle büyütülmüş şey |
nurseling, nursling |
|
özgü şeyClick to Search özgü şey |
specialty, speciality |
|
parlak şeyClick to Search parlak şey |
oriflamme |
|
parlayan şeyClick to Search parlayan şey |
shiner |
|
parmak ısıttıran şeyClick to Search parmak ısıttıran şey |
wow |
|
pis kokan şeyClick to Search pis kokan şey |
stinkpot, stinker |
|
pratik şeyClick to Search pratik şey |
practicality |
|
rağbette olan şeyClick to Search rağbette olan şey |
rage |
|
rahat şeyClick to Search rahat şey |
featherbed |
|
rahatlatıcı şeyClick to Search rahatlatıcı şey |
comforter |
|
rahatsız eden şeyClick to Search rahatsız eden şey |
disturber, goad |
|
rahatsız edici şeyClick to Search rahatsız edici şey |
pest |
|
reddedilmiş şeyClick to Search reddedilmiş şey |
castaway |
|
rehin verilen şeyClick to Search rehin verilen şey |
pledged article |
|
riske atılan şeyClick to Search riske atılan şey |
venture |
|
rüya gibi şeyClick to Search rüya gibi şey |
dream |
|
saçma sapan şeyClick to Search saçma sapan şey |
horseshit (Slang) |
|
sahip olunan şeyClick to Search sahip olunan şey |
possession |
|
sahte şeyClick to Search sahte şey |
fake, counterfeit, phony, phoney, bogus, forgery |
|
sarılacak şeyClick to Search sarılacak şey |
wrap |
|
sarınacak şeyClick to Search sarınacak şey |
muffle |
|
sarınılan şeyClick to Search sarınılan şey |
wrap |
|
sarkan şeyClick to Search sarkan şey |
overhang |
|
sarkık şeyClick to Search sarkık şey |
lappet |
|
satın alınan şeyClick to Search satın alınan şey |
purchase |
|
seçilen şeyClick to Search seçilen şey |
choice |
|
seçkin şeyClick to Search seçkin şey |
flower |
|
sekizinci şeyClick to Search sekizinci şey |
eighth |
|
sekseninci şeyClick to Search sekseninci şey |
eightieth |
|
sel gibi şeyClick to Search sel gibi şey |
flood |
|
sepet örgüsünden yapılmış şeyClick to Search sepet örgüsünden yapılmış şey |
basket |
|
sergilenen şeyClick to Search sergilenen şey |
exhibit, demonstrator |
|
serpilen şeyClick to Search serpilen şey |
top dressing (yol vb.) |
|
sesüstü şeyClick to Search sesüstü şey |
supersonic |
|
setin önündeki şeyClick to Search setin önündeki şey |
escarp |
|
sevilen şeyClick to Search sevilen şey |
dear |
|
sevilmeyen şeyClick to Search sevilmeyen şey |
bete noire |
|
sevimli şeyClick to Search sevimli şey |
chuck |
|
sevimsiz şeyClick to Search sevimsiz şey |
bitch |
|
sıçrayan şeyClick to Search sıçrayan şey |
hopper, spatter |
|
sıkıcı şeyClick to Search sıkıcı şey |
bore, stodge |
|
sıkıntı veren şeyClick to Search sıkıntı veren şey |
cloud, inconvenience, torturer |
|
sınırlandıran şeyClick to Search sınırlandıran şey |
determinative |
|
sızan şeyClick to Search sızan şey |
ooze |
|
silinen şeyClick to Search silinen şey |
erasure |
|
sinir bozucu önemsiz şeyClick to Search sinir bozucu önemsiz şey |
pinprick |
|
sinirlendirici şeyClick to Search sinirlendirici şey |
irritant |
|
sivrilen şeyClick to Search sivrilen şey |
taper |
|
son şeyClick to Search son şey |
last |
|
Sonsuz olan şeyClick to Search Sonsuz olan şey |
infinite |
|
sonu olmayan şeyClick to Search sonu olmayan şey |
blind alley |
|
soru cevap yöntemiyle hazırlanmış şeyClick to Search soru cevap yöntemiyle hazırlanmış şey |
catechism |
|
söz konusu şeyClick to Search söz konusu şey |
matter for discussion |
|
söz verilen şeyClick to Search söz verilen şey |
jam tomorrow |
|
su toplatan şeyClick to Search su toplatan şey |
blister |
|
suda sürüklenen şeyClick to Search suda sürüklenen şey |
driftage |
|
sudan ucuz şeyClick to Search sudan ucuz şey |
bargain |
|
süper şeyClick to Search süper şey |
oner |
|
sürekli şeyClick to Search sürekli şey |
permanency |
|
süresi uzatılmış şeyClick to Search süresi uzatılmış şey |
holdover |
|
sürünen şeyClick to Search sürünen şey |
crawler |
|
süslü püslü şeyClick to Search süslü püslü şey |
furbelows |
|
şaşılacak bir şey yokClick to Search şaşılacak bir şey yok |
no wonder that |
|
şaşılacak şeyClick to Search şaşılacak şey |
wonder |
|
şaşılmayacak şeyClick to Search şaşılmayacak şey |
small wonder |
|
şaşırtıcı şeyClick to Search şaşırtıcı şey |
mind bender, twister, puzzlement |
|
şeyClick to Search şey |
well |
|
şeyClick to Search şey |
whosit |
|
şeyClick to Search şey |
thing, stuff, object, matter, article, affair, chose, concern, doing, doings, doodad, doohickey, lark, res, thingumabob, thingumajig, thingummy |
|
şeyhClick to Search şeyh |
sheikh, sheik |
|
şeyhlikClick to Search şeyhlik |
being a sheikh |
|
şeyhülislamClick to Search şeyhülislam |
Sheikh ul-lslam, Shaikh al-lslam (the chief religious official in the Ottoman empire) |
|
şeyhülmuharririnClick to Search şeyhülmuharririn |
the doyen of Turkey´s newspapermen |
|
şeyini ağzına vermekClick to Search şeyini ağzına vermek |
give smb. head |
|
şeykırClick to Search şeykır |
cock shaker |
|
şeytanClick to Search şeytan |
devil, the evil one, Dickens, daemon (In British), demon, deuce, Prince of Darkness, archenemy, arch-fiend, cloven foot, cloven hoof, the old dragon, the Enemy, fiend, the Tempter, Lucifer |
|
şeytan aldatmasıClick to Search şeytan aldatması |
wet dream |
|
şeytan büyüsüClick to Search şeytan büyüsü |
black magic |
|
şeytan çarmığıClick to Search şeytan çarmığı |
jacob`s ladder |
|
şeytan feneriClick to Search şeytan feneri |
Chinese lantern |
|
şeytan gibiClick to Search şeytan gibi |
devilish, diabolic, diabolical, very clever, arch, impish, slick |
|
şeytan gibi göstermekClick to Search şeytan gibi göstermek |
demonize |
|
şeytan gibi olmaClick to Search şeytan gibi olma |
archness |
|
şeytan gibi tipClick to Search şeytan gibi tip |
devil |
|
şeytan herifClick to Search şeytan herif |
a sly dog |
|
şeytan kuşuClick to Search şeytan kuşu |
horseshoe bat |
|
şeytan tasviriClick to Search şeytan tasviri |
diablerie |
|
şeytan tırnağıClick to Search şeytan tırnağı |
hangnail |
|
şeytan ve cinlerin varlığını araştıran bilimClick to Search şeytan ve cinlerin varlığını araştıran bilim |
demonology |
|
şeytana külahını ters giydirmekClick to Search şeytana külahını ters giydirmek |
be up to all the dodges |
|
şeytana tapmaClick to Search şeytana tapma |
diabolism |
|
şeytana tapma ayiniClick to Search şeytana tapma ayini |
black mass |
|
şeytana uymaClick to Search şeytana uyma |
temptation |
|
şeytana uymakClick to Search şeytana uymak |
fall into temptation |
|
şeytanarabasıClick to Search şeytanarabası |
thistledown, down attached to the ripe head of the thistle plant |
|
şeytancaClick to Search şeytanca |
slily |
|
şeytancaClick to Search şeytanca |
devilish, Mephistophelean, diabolic, diabolical, satanic, malicious, cloven hoofed, demoniac, demoniacal, fiendish, hellish, Mephistophelian |
|
şeytanca davranışClick to Search şeytanca davranış |
diabolism |
|
şeytanca oyun oynamakClick to Search şeytanca oyun oynamak |
play old harry with |
|
şeytanın etkisi altındaClick to Search şeytanın etkisi altında |
diabolic, diabolical, demoniac, demoniacal |
|
şeytanın ta kendisiClick to Search şeytanın ta kendisi |
a devil incarnate |
|
şeytaniClick to Search şeytani |
devilish, diabolic, diabolical, satanic, demonic, fiendish, infernal, unhallowed |
|
şeytani güçlere inanmaClick to Search şeytani güçlere inanma |
demonism |
|
şeytanla uğraşmaClick to Search şeytanla uğraşma |
diablerie |
|
şeytanlar alemiClick to Search şeytanlar alemi |
devildom |
|
Şeytanların başıClick to Search Şeytanların başı |
Beelzebub |
|
şeytanların toplandığı yerClick to Search şeytanların toplandığı yer |
pandemonium |
|
şeytanlaştırmakClick to Search şeytanlaştırmak |
demonize |
|
şeytanlaştırmamakClick to Search şeytanlaştırmamak |
(negative form of şeytanlaştırmak) demonize |
|
şeytanlıClick to Search şeytanlı |
daemonic (In British), daemonical (In British), demonic |
|
şeytanlıkClick to Search şeytanlık |
arts, devilment, cunning, devilry, diabolism, wiliness, craftiness, art, mischief, prank, slyness, fiendishness |
|
şeytanlık yapmakClick to Search şeytanlık yapmak |
be up to some mischief |
|
şeytanminaresiClick to Search şeytanminaresi |
screw shell |
|
şeytansaçıClick to Search şeytansaçı |
dodder |
|
şeytantersiClick to Search şeytantersi |
asafoetida (In British), asafetida |
|
şeytantırnağıClick to Search şeytantırnağı |
hangnail; (Botanic) devil´s claw |
|
şiddetli şeyClick to Search şiddetli şey |
heck |
|
şimdiye kadar her şey iyiClick to Search şimdiye kadar her şey iyi |
so far so good |
|
t biçimindeki şeyClick to Search t biçimindeki şey |
tee |
|
tadı ve kokusu güzel şeyClick to Search tadı ve kokusu güzel şey |
ambrosia |
|
tahmini imkansız şeyClick to Search tahmini imkansız şey |
imponderable |
|
tahrik eden şeyClick to Search tahrik eden şey |
stimulant |
|
taklit şeyClick to Search taklit şey |
dummy |
|
takviye edici şeyClick to Search takviye edici şey |
strengthener |
|
tam şeyClick to Search tam şey |
integral, integer |
|
Tanrı`ya sunulan şeyClick to Search Tanrı`ya sunulan şey |
Oblation |
|
tanrıdan gelen şeyClick to Search tanrıdan gelen şey |
visitation |
|
tapınılan şeyClick to Search tapınılan şey |
divinity |
|
tat veren şeyClick to Search tat veren şey |
flavoring, flavouring (In British), flavor, flavour (In British) |
|
tatlı şeyClick to Search tatlı şey |
sweet, honey |
|
tazeleyen şeyClick to Search tazeleyen şey |
refresher |
|
tehlikeli şeyClick to Search tehlikeli şey |
tinderbox |
|
tek kullanımlık şeyClick to Search tek kullanımlık şey |
disposable |
|
tek şeyClick to Search tek şey |
singleton |
|
tekrar edilen şeyClick to Search tekrar edilen şey |
repeat |
|
tekrar ele geçirilen şeyClick to Search tekrar ele geçirilen şey |
recapture |
|
ters şeyClick to Search ters şey |
invert, inverse |
|
teselli eden şeyClick to Search teselli eden şey |
consolation |
|
teşrih edilen şeyClick to Search teşrih edilen şey |
dissection |
|
teşvik edici şeyClick to Search teşvik edici şey |
stimulus |
|
tuhaf şeyClick to Search tuhaf şey |
drollery |
|
tutan şeyClick to Search tutan şey |
holder, holdfast |
|
türetilmiş şeyClick to Search türetilmiş şey |
derivative |
|
ucuna bir şey takmakClick to Search ucuna bir şey takmak |
tip |
|
uçuşan şeyClick to Search uçuşan şey |
wing |
|
ufacık şeyClick to Search ufacık şey |
minikin, mite, wisp |
|
ufak şeyClick to Search ufak şey |
little |
|
ufak tefek şeyClick to Search ufak tefek şey |
small potatoes |
|
uğursuz şeyClick to Search uğursuz şey |
jinx, hoodoo |
|
umut verici şeyClick to Search umut verici şey |
promise |
|
utanç verici şeyClick to Search utanç verici şey |
reproach, stigma |
|
utanılacak şeyClick to Search utanılacak şey |
shame |
|
uyarıcı şeyClick to Search uyarıcı şey |
excitant |
|
uymayan şeyClick to Search uymayan şey |
misfit |
|
üç bölümlük şeyClick to Search üç bölümlük şey |
trine |
|
üç kollu şeyClick to Search üç kollu şey |
tribrach |
|
üç parçalı şeyClick to Search üç parçalı şey |
tern |
|
ürkütücü şeyClick to Search ürkütücü şey |
dread, specter, spectre (In British) |
|
üstü kapalı söylenen şeyClick to Search üstü kapalı söylenen şey |
sous entendu |
|
üstün olunan şeyClick to Search üstün olunan şey |
excellence |
|
üstüne koyulan şeyClick to Search üstüne koyulan şey |
topping (yemeğin) |
|
üzen şeyClick to Search üzen şey |
damper |
|
üzerinde düşünmeye değmez şeyClick to Search üzerinde düşünmeye değmez şey |
non starter |
|
üzücü şeyClick to Search üzücü şey |
discontent |
|
vadedilen şeyClick to Search vadedilen şey |
jam tomorrow |
|
vazgeçiren şeyClick to Search vazgeçiren şey |
deterrent |
|
veresiye verilen şey için koyulan işaretClick to Search veresiye verilen şey için koyulan işaret |
chalk |
|
vergilendirilen şeyClick to Search vergilendirilen şey |
taxable |
|
vınlayan şeyClick to Search vınlayan şey |
hummer |
|
yakalayan şeyClick to Search yakalayan şey |
catcher |
|
yakıcı şeyClick to Search yakıcı şey |
scorcher |
|
yalnız akıl ile algılanan şeyClick to Search yalnız akıl ile algılanan şey |
thing in itself |
|
yapacak bir şey yokClick to Search yapacak bir şey yok |
nothing to be done |
|
yapılmaması gereken şeyClick to Search yapılmaması gereken şey |
don`t |
|
yapılması gereken şeyClick to Search yapılması gereken şey |
care |
|
yasaklanmış şeyClick to Search yasaklanmış şey |
taboo |
|
yemeğe tat veren şeyClick to Search yemeğe tat veren şey |
condiment |
|
yemek sonrası yenilen şeyClick to Search yemek sonrası yenilen şey |
afters |
|
yemek sonunda yenen tuzlu şeyClick to Search yemek sonunda yenen tuzlu şey |
savory, savoury (In British) |
|
yeni çıkmış şeyClick to Search yeni çıkmış şey |
novelty |
|
yeniden sunulan eski şeyClick to Search yeniden sunulan eski şey |
hash |
|
yerine başka bir şey koyarak iptal etmeClick to Search yerine başka bir şey koyarak iptal etme |
supersession |
|
yerini alan şeyClick to Search yerini alan şey |
substitution |
|
yılan gibi kıvrılan şeyClick to Search yılan gibi kıvrılan şey |
serpent |
|
yiyecek şeyClick to Search yiyecek şey |
comestibles |
|
yok edici şeyClick to Search yok edici şey |
destroyer |
|
yok pahasına satılan şeyClick to Search yok pahasına satılan şey |
bargain |
|
yorucu şeyClick to Search yorucu şey |
grueling, gruelling |
|
yukarıda olan şeyClick to Search yukarıda olan şey |
above |
|
yumurta şeklinde şeyClick to Search yumurta şeklinde şey |
ovoid |
|
yuvarlak şeyClick to Search yuvarlak şey |
round |
|
yüzen şeyClick to Search yüzen şey |
float, floater |
|
yüzüncü şeyClick to Search yüzüncü şey |
hundredth |
|
zahmetli şeyClick to Search zahmetli şey |
drag |
|
zaman kazandıran şeyClick to Search zaman kazandıran şey |
timesaver |
|
zevk veren şeyClick to Search zevk veren şey |
treat |
|
zıplayan kimse veya şeyClick to Search zıplayan kimse veya şey |
bouncer |
|
zihni dağıtan şeyClick to Search zihni dağıtan şey |
distraction |
|
zor şeyClick to Search zor şey |
stinker |
|
zorla alınan şeyClick to Search zorla alınan şey |
exaction |
|
zorla giren şeyClick to Search zorla giren şey |
intruder |
|
zorlu şeyClick to Search zorlu şey |
hard case |
|