ayaClick to Search aya |
the palm (of one´s hand) |
|
aya aitClick to Search aya ait |
lunar |
|
Aya sofyaClick to Search Aya sofya |
Saint Sophia, St. Sophia |
|
aya yolculukClick to Search aya yolculuk |
moonshot |
|
ayağa fırlamakClick to Search ayağa fırlamak |
start up |
|
ayağa geçirilenClick to Search ayağa geçirilen |
step in |
|
ayağa kaldırmakClick to Search ayağa kaldırmak |
instigate, stir up, alarm, raise |
|
ayağa kalkabilmekClick to Search ayağa kalkabilmek |
find one`s legs |
|
ayağa kalkacak kadar iyileşmişClick to Search ayağa kalkacak kadar iyileşmiş |
out and about |
|
ayağa kalkınClick to Search ayağa kalkın |
rise |
|
ayağa kalkmakClick to Search ayağa kalkmak |
stand up, stand, arise, rise, alight on one`s feet, get on |
|
ayağa kalkmışClick to Search ayağa kalkmış |
on foot, on one`s legs |
|
ayağı çabukClick to Search ayağı çabuk |
swiftfooted, swift of foot, light footed |
|
ayağı kaymakClick to Search ayağı kaymak |
loose one`s footing, miss one`s footing, slip |
|
ayağı takılmakClick to Search ayağı takılmak |
stumble, trip |
|
ayağın üst kısmıClick to Search ayağın üst kısmı |
instep |
|
ayağına çabukClick to Search ayağına çabuk |
nimble of foot, nimble footed, light footed |
|
ayağına kapanmışClick to Search ayağına kapanmış |
prostrate |
|
ayağına sıkı olmakClick to Search ayağına sıkı olmak |
be a good walker |
|
ayağını denk almakClick to Search ayağını denk almak |
watch one`s step |
|
ayağını denk almasını söylemekClick to Search ayağını denk almasını söylemek |
read the riot act to |
|
ayağını kaydırılmakClick to Search ayağını kaydırılmak |
be superseded by |
|
ayağını kaydırmakClick to Search ayağını kaydırmak |
supersede, supplant, do, make smb. loose his job |
|
ayağını sağlam basanClick to Search ayağını sağlam basan |
sure footed |
|
ayağını sertçe vurmakClick to Search ayağını sertçe vurmak |
stamp |
|
ayağını sıkmakClick to Search ayağını sıkmak |
pinch |
|
ayağını sürümekClick to Search ayağını sürümek |
drag one`s feet, lollop |
|
ayağını sürüyerek yürümekClick to Search ayağını sürüyerek yürümek |
trapse, traipse |
|
ayağını yere vurmaClick to Search ayağını yere vurma |
stamp |
|
ayağını yorganına göre uzat (want not)Click to Search ayağını yorganına göre uzat (want not) |
waste not |
|
ayağını yorganına göre uzatmakClick to Search ayağını yorganına göre uzatmak |
cut one`s coat according to cloth, cut one`s suit according to one`s cloth, make both ends meet |
|
ayağını yorganına göre uzatmamakClick to Search ayağını yorganına göre uzatmamak |
live beyond one`s income |
|
ayağıyla ezmekClick to Search ayağıyla ezmek |
stomp |
|
ayağıyla içeri taşımakClick to Search ayağıyla içeri taşımak |
track |
|
ayağıyla söndürmekClick to Search ayağıyla söndürmek |
tread out |
|
ayakClick to Search ayak |
foot, body part located at the end of the leg; hoof; footsy, footsie; stand, stillage, buttress; plates |
|
ayak altındaClick to Search ayak altında |
underfoot |
|
ayak altında çiğnemekClick to Search ayak altında çiğnemek |
tread under foot |
|
ayak bağıClick to Search ayak bağı |
impediment, hobble, hindrance, tie, trammel, wedlock |
|
ayak bağı olmakClick to Search ayak bağı olmak |
clip smb.`s wings |
|
ayak bakımıClick to Search ayak bakımı |
chiropody |
|
ayak basacak sağlam yerClick to Search ayak basacak sağlam yer |
foothold, footing |
|
ayak basacak yerClick to Search ayak basacak yer |
toe-hold |
|
ayak basılmamışClick to Search ayak basılmamış |
untrodden, unbeaten, unexplored |
|
ayak basmaClick to Search ayak basma |
stamping |
|
ayak basmakClick to Search ayak basmak |
set foot |
|
ayak başparmağıClick to Search ayak başparmağı |
big toe |
|
ayak bileğiClick to Search ayak bileği |
ankle, tarsus, talus |
|
ayak bileği ile ilgiliClick to Search ayak bileği ile ilgili |
tarsal |
|
ayak bileği kemiğiClick to Search ayak bileği kemiği |
ankle, tarsus, knucklebone, tarsal bone, tarsal |
|
ayak bileği yan kemiğiClick to Search ayak bileği yan kemiği |
malleolus |
|
ayak bileziğiClick to Search ayak bileziği |
anklet |
|
ayak dayayacak yerClick to Search ayak dayayacak yer |
footrest |
|
ayak değirmeniClick to Search ayak değirmeni |
treadmill |
|
ayak diremekClick to Search ayak diremek |
insist, shuffle one`s feet, balk, balk at, baulk, jib, refuse, shuffle |
|
ayak direyenClick to Search ayak direyen |
restive |
|
ayak freniClick to Search ayak freni |
foot brake, pedal brake, back pedal brake |
|
ayak frenine basmakClick to Search ayak frenine basmak |
back pedal, pedal backwards |
|
ayak giyecekleriClick to Search ayak giyecekleri |
footwear, footgear |
|
ayak hakimiyetiClick to Search ayak hakimiyeti |
footwork |
|
ayak hastalıkları bilim dalıClick to Search ayak hastalıkları bilim dalı |
podiatry |
|
ayak hastalıkları uzmanıClick to Search ayak hastalıkları uzmanı |
podiatrist, chiropodist |
|
ayak iskemlesiClick to Search ayak iskemlesi |
footstool |
|
ayak işiClick to Search ayak işi |
footwork, legwork |
|
ayak işleriClick to Search ayak işleri |
errand |
|
ayak işlerine bakan çocukClick to Search ayak işlerine bakan çocuk |
office boy |
|
ayak işlerine bakan kızClick to Search ayak işlerine bakan kız |
office girl |
|
ayak işlerine bakan kimseClick to Search ayak işlerine bakan kimse |
legman |
|
ayak iziClick to Search ayak izi |
pad, pug, footprints of an animal |
|
ayak kısmını örmekClick to Search ayak kısmını örmek |
foot |
|
ayak koyma yeriClick to Search ayak koyma yeri |
legroom |
|
ayak mantarıClick to Search ayak mantarı |
athlete`s foot |
|
ayak parmağıClick to Search ayak parmağı |
toe |
|
ayak parmağının ucuClick to Search ayak parmağının ucu |
tiptoe |
|
ayak parmakları ile dokunmakClick to Search ayak parmakları ile dokunmak |
toe |
|
ayak sesiClick to Search ayak sesi |
footstep, step, footfall, patter, tread |
|
ayak sesleriClick to Search ayak sesleri |
Steps |
|
ayak şalteriClick to Search ayak şalteri |
pedal switch |
|
ayak tabanı kemeriClick to Search ayak tabanı kemeri |
arch, arch of the instep |
|
ayak tırnağıClick to Search ayak tırnağı |
toenail |
|
ayak ucuClick to Search ayak ucu |
toe, nadir |
|
ayak ucuyla vurmakClick to Search ayak ucuyla vurmak |
toe |
|
ayak uyduramamaClick to Search ayak uyduramama |
out of step with |
|
ayak uydurarakClick to Search ayak uydurarak |
abreast with, in step, abreast of |
|
ayak uydurmaClick to Search ayak uydurma |
step |
|
ayak uydurmakClick to Search ayak uydurmak |
fall into step with, fall in step with, keep step with, keep up with, string along with, keep pace with, humor, humour (In British), settle, keep step, string along, temporize |
|
ayak uydurmamaClick to Search ayak uydurmama |
nonconformity |
|
ayak ve tırnak bakımıClick to Search ayak ve tırnak bakımı |
pedicure |
|
ayak veya payanda koymakClick to Search ayak veya payanda koymak |
buttress up |
|
ayak yeriClick to Search ayak yeri |
legroom |
|
ayakaltıClick to Search ayakaltı |
a place where everybody passes by |
|
ayakaltında bırakmakClick to Search ayakaltında bırakmak |
to leave (something) where it will be stepped on; to abandon (something), let (something) be destroyed |
|
ayakaltında dolaşmakClick to Search ayakaltında dolaşmak |
to get under foot, be in the way |
|
ayakaltında kalmakClick to Search ayakaltında kalmak |
to be where everybody passes by; to be despised |
|
ayakbastıClick to Search ayakbastı |
octroi, city toll |
|
ayakbastı parasıClick to Search ayakbastı parası |
octroi, city toll |
|
ayakçıClick to Search ayakçı |
errand boy, boy sent out to take care of small jobs, boy employed to go on errands |
|
ayakkabıClick to Search ayakkabı |
shoe, footwear, pump |
|
ayakkabı astarıClick to Search ayakkabı astarı |
insole |
|
ayakkabı atkısıClick to Search ayakkabı atkısı |
ankle strap |
|
ayakkabı bağcığıClick to Search ayakkabı bağcığı |
shoelace |
|
ayakkabı bağıClick to Search ayakkabı bağı |
shoelace, shoestring |
|
ayakkabı boyacısıClick to Search ayakkabı boyacısı |
bootblack, shoeblack, shoeshine boy |
|
ayakkabı boyamaClick to Search ayakkabı boyama |
shoeshine |
|
ayakkabı boyasıClick to Search ayakkabı boyası |
blacking |
|
ayakkabı çekeceğiClick to Search ayakkabı çekeceği |
shoehorn |
|
ayakkabı diliClick to Search ayakkabı dili |
flap |
|
ayakkabı giydirmekClick to Search ayakkabı giydirmek |
shoe |
|
ayakkabı kalıbıClick to Search ayakkabı kalıbı |
shoetree, stretcher, last |
|
ayakkabı keçesiClick to Search ayakkabı keçesi |
sock |
|
ayakkabı kılıfıClick to Search ayakkabı kılıfı |
golosh |
|
ayakkabı kulağıClick to Search ayakkabı kulağı |
tag |
|
ayakkabı mağazasıClick to Search ayakkabı mağazası |
shoe store |
|
ayakkabı numarasıClick to Search ayakkabı numarası |
shoe size |
|
ayakkabı parlatmaClick to Search ayakkabı parlatma |
shoeshine |
|
ayakkabı pençesiClick to Search ayakkabı pençesi |
clump |
|
ayakkabı tabanıClick to Search ayakkabı tabanı |
tread |
|
ayakkabı tabanlığıClick to Search ayakkabı tabanlığı |
arch support |
|
ayakkabı tamircisiClick to Search ayakkabı tamircisi |
cobbler |
|
ayakkabı ucu derisiClick to Search ayakkabı ucu derisi |
toecap |
|
ayakkabı yüzüClick to Search ayakkabı yüzü |
uppers |
|
ayakkabıcıClick to Search ayakkabıcı |
shoemaker, cordwainer, cobbler; shoeseller; shoe store |
|
ayakkabıcılıkClick to Search ayakkabıcılık |
shoe trade; shoe-making |
|
ayakkabılar mağazasıClick to Search ayakkabılar mağazası |
shoe department |
|
ayakkabılarını bağlamakClick to Search ayakkabılarını bağlamak |
lace up one`s shoes |
|
ayakkabılarını çıkarmakClick to Search ayakkabılarını çıkarmak |
take off one`s shoes |
|
ayakkabılıClick to Search ayakkabılı |
shod |
|
ayakkabılıkClick to Search ayakkabılık |
shoe cupboard; (material) used in shoemaking |
|
ayakkabısızClick to Search ayakkabısız |
unshod, not equipped with shoes |
|
ayakla basmaClick to Search ayakla basma |
treading |
|
ayakla çalışanClick to Search ayakla çalışan |
foot operated |
|
ayaklamakClick to Search ayaklamak |
to measure (a distance) by pacing |
|
ayaklananClick to Search ayaklanan |
insurgent, rebel |
|
ayaklandıranClick to Search ayaklandıran |
seditious |
|
ayaklandırmaClick to Search ayaklandırma |
sedition |
|
ayaklandırmakClick to Search ayaklandırmak |
revolutionize, stampede, cause a revolution |
|
ayaklandırmamakClick to Search ayaklandırmamak |
(negative form of ayaklandırmak) revolutionize, stampede, cause a revolution |
|
ayaklanmaClick to Search ayaklanma |
rebellion, uprising, commotion, insurgence, insurgency, insurrection, mutiny, putsch, revolt, riot, rising, upheaval |
|
ayaklanmakClick to Search ayaklanmak |
rebel, rise in rebellion, revolt against, protest against, mutiny, revolt, riot |
|
ayaklanmamakClick to Search ayaklanmamak |
(negative form of ayaklanmak) rebel, rise in rebellion, revolt against, protest against, mutiny, revolt, riot |
|
ayaklar altına almakClick to Search ayaklar altına almak |
trample |
|
ayaklar altında çiğnenenClick to Search ayaklar altında çiğnenen |
downtrodden |
|
ayaklar altında ezmekClick to Search ayaklar altında ezmek |
trample under foot |
|
ayakları ağrımışClick to Search ayakları ağrımış |
footsore |
|
ayakları ıslatmadanClick to Search ayakları ıslatmadan |
dry shod |
|
ayakları kuru olarakClick to Search ayakları kuru olarak |
dry shod |
|
ayakları şişmişClick to Search ayakları şişmiş |
footsore |
|
ayakları yere değmemekClick to Search ayakları yere değmemek |
walk on air |
|
ayakların çıkardığı sesClick to Search ayakların çıkardığı ses |
clop |
|
ayaklarına kapanmakClick to Search ayaklarına kapanmak |
go down on one`s knees to, grovel |
|
ayaklarını birbirine bağlamakClick to Search ayaklarını birbirine bağlamak |
hobble |
|
ayaklarını dürümekClick to Search ayaklarını dürümek |
shuffle one`s feet |
|
ayaklarını suda oynatmaClick to Search ayaklarını suda oynatma |
paddling |
|
ayaklarını suda oynatmakClick to Search ayaklarını suda oynatmak |
paddle |
|
ayaklarını sürterek yürümeClick to Search ayaklarını sürterek yürüme |
shamble |
|
ayaklarını sürterek yürümekClick to Search ayaklarını sürterek yürümek |
shamble |
|
ayaklarını sürümeClick to Search ayaklarını sürüme |
shuffle |
|
ayaklarını sürümekClick to Search ayaklarını sürümek |
scuff, scuffle, shuffle |
|
ayaklarını sürüyenClick to Search ayaklarını sürüyen |
shuffling |
|
ayaklarını sürüyen kimseClick to Search ayaklarını sürüyen kimse |
shuffler |
|
ayaklarını sürüyerek yürümekClick to Search ayaklarını sürüyerek yürümek |
scuff |
|
ayaklarını toplamakClick to Search ayaklarını toplamak |
tuck up one`s legs |
|
ayaklarını tutarak dalmakClick to Search ayaklarını tutarak dalmak |
jackknife |
|
ayaklarını tutarak suya dalmaClick to Search ayaklarını tutarak suya dalma |
jackknife |
|
ayaklarını yerden kesmekClick to Search ayaklarını yerden kesmek |
sweep smb. off his feet |
|
ayaklarını yere vurarak dans etmeClick to Search ayaklarını yere vurarak dans etme |
tap dance |
|
ayaklarıyla ses çıkarmakClick to Search ayaklarıyla ses çıkarmak |
clop |
|
ayaklıClick to Search ayaklı |
footed, podous, pod |
|
ayaklıClick to Search ayaklı |
footed |
|
ayaklı askılıkClick to Search ayaklı askılık |
stand |
|
ayaklı destekClick to Search ayaklı destek |
trivet |
|
ayaklı gazeteClick to Search ayaklı gazete |
newsmonger, retailer of news |
|
ayaklı kütüphaneClick to Search ayaklı kütüphane |
walking library |
|
ayaklı lambaClick to Search ayaklı lamba |
floor lamp |
|
ayaklı merdivenClick to Search ayaklı merdiven |
stepladder, Steps |
|
ayaklı posta kutusuClick to Search ayaklı posta kutusu |
pillar-box |
|
ayaklı sözlükClick to Search ayaklı sözlük |
walking dictionary, someone who has an answer to almost everything |
|
ayaklı tavaClick to Search ayaklı tava |
spider |
|
ayaklı vazoClick to Search ayaklı vazo |
urn |
|
ayaklıkClick to Search ayaklık |
stand, treadle |
|
ayaksızClick to Search ayaksız |
footless, apodal |
|
ayaksız kızakClick to Search ayaksız kızak |
toboggan |
|
ayaktaClick to Search ayakta |
afoot, on one`s legs |
|
ayaktaClick to Search ayakta |
standing, up, afoot |
|
ayakta alkış yağmuruna tutmaClick to Search ayakta alkış yağmuruna tutma |
standing ovation |
|
ayakta alkışlamaClick to Search ayakta alkışlama |
standing ovation |
|
ayakta duracak hali kalmamışClick to Search ayakta duracak hali kalmamış |
fit to drop, ready to drop |
|
ayakta duramamaClick to Search ayakta duramama |
grogginess |
|
ayakta duramayanClick to Search ayakta duramayan |
groggy |
|
ayakta durmaClick to Search ayakta durma |
standing |
|
ayakta durmakClick to Search ayakta durmak |
stand |
|
ayakta izlenen konserClick to Search ayakta izlenen konser |
promenade concert, prom |
|
ayakta kalan kimseClick to Search ayakta kalan kimse |
standee |
|
ayakta kalmakClick to Search ayakta kalmak |
keep up |
|
ayakta oluşan çatlakClick to Search ayakta oluşan çatlak |
kibe |
|
ayakta tedaviClick to Search ayakta tedavi |
outpatient treatment |
|
ayakta tedavi edilenClick to Search ayakta tedavi edilen |
ambulatory, ambulant |
|
ayakta tedavi edilen hastaClick to Search ayakta tedavi edilen hasta |
outpatient |
|
ayakta tedavi gören hastalarClick to Search ayakta tedavi gören hastalar |
ambulant patients |
|
ayakta tedavi gören yaralıClick to Search ayakta tedavi gören yaralı |
walking wounded |
|
ayakta uyumaClick to Search ayakta uyuma |
drowsiness, oscitation |
|
ayakta uyumakClick to Search ayakta uyumak |
drowse |
|
ayakta uyuyanClick to Search ayakta uyuyan |
drowsy |
|
ayakta uyuyan kimseClick to Search ayakta uyuyan kimse |
sleepyhead |
|
ayakta yapılanClick to Search ayakta yapılan |
stand up, standing |
|
ayaktakımıClick to Search ayaktakımı |
demos, lowlife, mob, the lower classes, hoi polloi, rabble, populace, ragtag and bobtail, ragtag, canaille, riff raff, ruck |
|
ayaktakımıdan kalabalıkClick to Search ayaktakımıdan kalabalık |
rabble |
|
ayaktaki yolcuClick to Search ayaktaki yolcu |
straphanger |
|
ayaktarağıClick to Search ayaktarağı |
metatarsus |
|
ayaktarağına aitClick to Search ayaktarağına ait |
metatarsal |
|
ayaktaşClick to Search ayaktaş |
companion, friend |
|
ayakteriClick to Search ayakteri |
tip given to a messenger who brings something to one |
|
ayaktopuClick to Search ayaktopu |
soccer, (In British) football |
|
ayakucuClick to Search ayakucu |
foot (of a bed); (Astrology term) nadir; tiptoe |
|
ayaküstüClick to Search ayaküstü |
in haste, on foot, without sitting down |
|
ayaküstüClick to Search ayaküstü |
frequented |
|
ayaküstü alınanClick to Search ayaküstü alınan |
stand up |
|
ayaküstü kahvaltıClick to Search ayaküstü kahvaltı |
hurry up breakfast |
|
ayaküstü uğramaClick to Search ayaküstü uğrama |
flying visit |
|
ayaküstü yenilen yiyecekClick to Search ayaküstü yenilen yiyecek |
fast food |
|
ayakyoluClick to Search ayakyolu |
toilet, (In British) water closet, W.C |
|
ayakyoluna gitmekClick to Search ayakyoluna gitmek |
to go to the toilet |
|
ayanClick to Search ayan |
plain, clear, manifest, evident |
|
ayanClick to Search ayan |
notables, chief men; senators |
|
ayan beyanClick to Search ayan beyan |
very clear |
|
ayan olmakClick to Search ayan olmak |
to be evident, be clear |
|
ayarClick to Search ayar |
adjustment, standard, tune up; accuracy, readjustment, touchstone, foot rule, yardstick; content |
|
ayarClick to Search ayar |
adjusting, regulating, tuning |
|
ayar belirlemeClick to Search ayar belirleme |
assay, gauging |
|
ayar damgasıClick to Search ayar damgası |
hallmark, assay mark, plate mark |
|
ayar damgası basmakClick to Search ayar damgası basmak |
hallmark |
|
ayar diskiClick to Search ayar diski |
indexing disk |
|
ayar dişlisiClick to Search ayar dişlisi |
winder, mechanism or device used to wind something (such as a clock, watch, etc.); fly |
|
ayar etmekClick to Search ayar etmek |
calibrate |
|
ayar koluClick to Search ayar kolu |
adjusting lever |
|
ayar saçıClick to Search ayar saçı |
shim |
|
ayar vidasıClick to Search ayar vidası |
setscrew, adjusting screw |
|
ayarcıClick to Search ayarcı |
assayer, gauger |
|
ayarı bozukClick to Search ayarı bozuk |
out of whack, low-spirited, in a bad mood |
|
ayarını belirlemekClick to Search ayarını belirlemek |
assay |
|
ayarını düzeltmekClick to Search ayarını düzeltmek |
readjust |
|
ayarını hesaplamakClick to Search ayarını hesaplamak |
gauge |
|
ayarlamaClick to Search ayarlama |
adjustment, calibration, tuning, tune up, setting up, fitting, standardization, arrangement, regulation |
|
ayarlamakClick to Search ayarlamak |
assay, collimate, adjust, regulate, calibrate, tone, trim, standardize, arrange, draw up, fix up, gear, justify, lay on, measure, proportion, reset, scale, set, square, syntonize, time, tune |
|
ayarlamamakClick to Search ayarlamamak |
(negative form of ayarlamak) assay, collimate, adjust, regulate, calibrate, tone, trim, standardize, arrange, draw up, fix up, gear, justify, lay on, measure, proportion, reset, scale, set, square, syntonize, time, tune |
|
ayarlanabilirClick to Search ayarlanabilir |
adjustable, regulatable, regulable |
|
ayarlanmakClick to Search ayarlanmak |
modify, adjust, become changed; be modified |
|
ayarlanmamakClick to Search ayarlanmamak |
(negative form of ayarlanmak) modify, adjust, become changed; be modified |
|
ayarlatmakClick to Search ayarlatmak |
to have (something) adjusted or arranged |
|
ayarlayan kimseClick to Search ayarlayan kimse |
adjuster |
|
ayarlayıcıClick to Search ayarlayıcı |
regulative; pilot |
|
ayarlıClick to Search ayarlı |
adjustable |
|
ayarlı aynaya bağlamakClick to Search ayarlı aynaya bağlamak |
index |
|
ayarlı gönyeClick to Search ayarlı gönye |
try square |
|
ayarlı grenajClick to Search ayarlı grenaj |
variable gear |
|
ayarlı supapClick to Search ayarlı supap |
slide valve |
|
ayarlı teraziClick to Search ayarlı terazi |
adjusting balance |
|
ayarsızClick to Search ayarsız |
out of focus, off-key, out of whack |
|
ayarsızlıkClick to Search ayarsızlık |
lack of adjustment; intemperateness; disproportion |
|
ayartanClick to Search ayartan |
seducer |
|
ayartan kimseClick to Search ayartan kimse |
pander, debaucher |
|
ayartıClick to Search ayartı |
enticement, temptation |
|
ayartıcıClick to Search ayartıcı |
corrupting, seductive, enticing, beguiling, tempting |
|
ayartıcı kimseClick to Search ayartıcı kimse |
decoy |
|
ayartıcılıkClick to Search ayartıcılık |
seductiveness |
|
ayartılabılirClick to Search ayartılabılir |
corruptible |
|
ayartılmakClick to Search ayartılmak |
to be enticed |
|
ayartmaClick to Search ayartma |
deception, seduction, enticement, incitation, temptation |
|
ayartmakClick to Search ayartmak |
corrupt, lead astray, pervert, entice, seduce, lead on, allure, beguile, bribe, carry away, debauch, delude, demoralize, deprave, draw in, entrap, incite, instigate, intrigue, inveigle, lure, soap down, tamper with, tempt, wile |
|
ayartmamakClick to Search ayartmamak |
(negative form of ayartmak) corrupt, lead astray, pervert, entice, seduce, lead on, allure, beguile, bribe, carry away, debauch, delude, demoralize, deprave, draw in, entrap, incite, instigate, intrigue, inveigle, lure, soap down, tamper with, tempt, wile |
|
AyasofyaClick to Search Ayasofya |
Hagia Sophia, the Church of the Holy Wisdom |
|
ayazClick to Search ayaz |
frost, black frost, Jack Frost, dry cold, nip |
|
ayazClick to Search ayaz |
frosty, cold |
|
ayaz paşaClick to Search ayaz paşa |
Jack Frost |
|
ayazağaClick to Search ayazağa |
(Slang) a harsh and unsympathetic teacher |
|
ayazlamakClick to Search ayazlamak |
(for the weather) to become clear and cold; to spend a cold night out and nearly freeze; (Slang) to wait in vain |
|
ayazlanmakClick to Search ayazlanmak |
to be cooled (in a cold place) |
|
ayazlatmakClick to Search ayazlatmak |
to make (someone) wait in the cold; to cool (something) by putting it out in the cold |
|
ayazlıClick to Search ayazlı |
frosty; sour |
|
ayazlıkClick to Search ayazlık |
porch, veranda |
|
ayazmaClick to Search ayazma |
spring of water regarded as sacred by Orthodox Greeks |
|
bu aya aitClick to Search bu aya ait |
instant |
|