akıClick to Search akı |
flux |
|
akıbetClick to Search akıbet |
fate |
|
akıbetClick to Search akıbet |
outcome, end, result, consequence; aftermath, curtains, denouement, issue |
|
akıcıClick to Search akıcı |
fluid, liquid, fluent, smooth, diffluent, fastmoving, flowing, mellifluous, runny, speaking, torrential, voluble |
|
akıcı anlatımClick to Search akıcı anlatım |
fluency |
|
akıcı biçimdeClick to Search akıcı biçimde |
fluently |
|
akıcı bir dille yazmakClick to Search akıcı bir dille yazmak |
have a fluent pen |
|
akıcı bir tarzlaClick to Search akıcı bir tarzla |
facilely |
|
akıcı bir yazı dili olmakClick to Search akıcı bir yazı dili olmak |
have a fluent pen |
|
akıcı ıngilizce konuşmakClick to Search akıcı ıngilizce konuşmak |
be fluent in English |
|
akıcı ingilizce konuşmakClick to Search akıcı ingilizce konuşmak |
speak fluent english |
|
akıcı konuşanClick to Search akıcı konuşan |
voluble |
|
akıcı maddeClick to Search akıcı madde |
fluid |
|
akıcı olmakClick to Search akıcı olmak |
flow |
|
akıcı şekilde konuşmakClick to Search akıcı şekilde konuşmak |
be fluent in |
|
akıcılıkClick to Search akıcılık |
liquidity, fluidity, fluency, smoothness, continuity, glibness, flow, volubility |
|
akılClick to Search akıl |
reason, intelligence, wit, brain, mind, head, wisdom, bean, advice, comprehension, memory, chump, consciousness, gray matter, grey matter, headpiece, intellect, loaf, nous, prudence, psyche, sapience, strength of mind, senses |
|
akılClick to Search akıl |
mental |
|
akıl almamaClick to Search akıl almama |
incomprehension |
|
akıl almazClick to Search akıl almaz |
imagination boggles at the thought |
|
akıl almazlıkClick to Search akıl almazlık |
incredibility |
|
akıl çelenClick to Search akıl çelen |
suggestive |
|
akıl çelen kimseClick to Search akıl çelen kimse |
mind bender |
|
akıl defteriClick to Search akıl defteri |
TelePrompTer, trademark for autocue |
|
akıl defteriClick to Search akıl defteri |
autocue, device that is used to display words or text to read on television |
|
akıl dişiClick to Search akıl dişi |
wisdom tooth |
|
akıl ermezClick to Search akıl ermez |
impenetrable, unfathomable |
|
akıl ermez kimseClick to Search akıl ermez kimse |
puzzler |
|
akıl ermezlikClick to Search akıl ermezlik |
incomprehensibility |
|
akıl fikirClick to Search akıl fikir |
mother wit |
|
akıl gücüClick to Search akıl gücü |
intellectual power |
|
akıl hastalığıClick to Search akıl hastalığı |
mental disease, mental case, mental alienation, dementia |
|
akıl hastalıklarıClick to Search akıl hastalıkları |
alienism |
|
akıl hastalıkları bilim dalıClick to Search akıl hastalıkları bilim dalı |
psychiatry |
|
akıl hastalıkları uzmanıClick to Search akıl hastalıkları uzmanı |
psychiatrist, alienist |
|
akıl hastanesiClick to Search akıl hastanesi |
mental hospital, asylum, insane asylum, mental home, madhouse, nuthouse, booby hatch, bughouse, funny farm, loony bin, lunatic asylum |
|
akıl hastanesinde yatırılması zorunluClick to Search akıl hastanesinde yatırılması zorunlu |
certifiable |
|
akıl hastanesine kapatmakClick to Search akıl hastanesine kapatmak |
put away |
|
akıl hastasıClick to Search akıl hastası |
mental patient, insane person, loony, bedlamite |
|
akıl hocasıClick to Search akıl hocası |
adviser, master, mentor |
|
akıl ileClick to Search akıl ile |
intellectually |
|
akıl istemekClick to Search akıl istemek |
ask smb. for advice |
|
akıl kumkumasıClick to Search akıl kumkuması |
slyboots |
|
akıl sağlığıClick to Search akıl sağlığı |
sanity |
|
akıl sağlığı yerindeClick to Search akıl sağlığı yerinde |
in one`s right mind |
|
akıl sormakClick to Search akıl sormak |
advise with |
|
Akıl tanrıçasıClick to Search Akıl tanrıçası |
Minerva |
|
akıl verenClick to Search akıl veren |
advisory |
|
akıl vermekClick to Search akıl vermek |
advise, counsel |
|
akıl yaşıClick to Search akıl yaşı |
mental age, years of discretion |
|
akılamakClick to Search akılamak |
pressurize |
|
akılamamakClick to Search akılamamak |
(negative form of akılamak) pressurize |
|
akılcıClick to Search akılcı |
rationalist, supporter of rationalism, believer in the doctrine of rationalism |
|
akılcıClick to Search akılcı |
reasonable, rational, rationalistic, level-headed |
|
akılcı olmakClick to Search akılcı olmak |
rationalize |
|
akılcılıkClick to Search akılcılık |
rationalism, practice of accepting reason as the supreme authority in determining conduct or opinion, doctrine that the mind is the source of all knowledge (Philosophy) |
|
akılda kalıcıClick to Search akılda kalıcı |
catchy, memorable |
|
akılda kalıcı bölümlerClick to Search akılda kalıcı bölümler |
highlights |
|
akılda kalıcı olmayanClick to Search akılda kalıcı olmayan |
slippery |
|
akılda kalmakClick to Search akılda kalmak |
stick in the mind |
|
akılda tutmaClick to Search akılda tutma |
retention |
|
akılda tutmakClick to Search akılda tutmak |
bear in mind, store |
|
akıldan çıkmışClick to Search akıldan çıkmış |
out of one`s mind |
|
akıldan hesapClick to Search akıldan hesap |
mental arithmetic |
|
akıldan hiç çıkmayanClick to Search akıldan hiç çıkmayan |
obsessive |
|
akıldışıClick to Search akıldışı |
irrational |
|
akıldişiClick to Search akıldişi |
wisdom tooth, grinding most internal tooth which grows during adolescence and usually has to be removed for the teeth to grow straight |
|
akıllandırmakClick to Search akıllandırmak |
to cause (someone) to get his/her head screwed on right, cause (someone) to start behaving sensibly |
|
akıllanmakClick to Search akıllanmak |
to get his/her head screwed on right, start behaving sensibly |
|
akıllarda yeretmekClick to Search akıllarda yeretmek |
sink in |
|
akıllıClick to Search akıllı |
sage |
|
akıllıClick to Search akıllı |
smart, clever, intelligent, brainy, wise, reasonable, well-advised, all there, astute, knowing, knowledgeable, longheaded, sagacious, sapient, sensible, sparkling, spiritual, understanding |
|
akıllı görünmeye çalışan kimseClick to Search akıllı görünmeye çalışan kimse |
clever dick |
|
akıllı kimseClick to Search akıllı kimse |
intellect, intelligence, egghead |
|
akıllı ve yetenekli görünme meraklısıClick to Search akıllı ve yetenekli görünme meraklısı |
clever clever |
|
akıllıcaClick to Search akıllıca |
wisely, cleverly, intelligently |
|
akıllıcaClick to Search akıllıca |
judicious, no nonsense, sagacious, sane, sensible, shrewd |
|
akıllılıkClick to Search akıllılık |
smartness, cleverness, wisdom, intelligence, deepness, sharpness, shrewdness |
|
akılsızClick to Search akılsız |
fool, feather brain |
|
akılsızClick to Search akılsız |
foolish, empty headed, ill advised, buggy, fatuous, feather brained, goofy, gormless, inexpedient, irrational, mindless, preposterous, unintelligent, unreasoning, unwise, vacant, witless |
|
akılsızcaClick to Search akılsızca |
foolishly, fatuously, stupidly |
|
akılsızcaClick to Search akılsızca |
inexpedient |
|
akılsızca olanClick to Search akılsızca olan |
unwise |
|
akılsızca yapılanClick to Search akılsızca yapılan |
mindless |
|
akılsızlıkClick to Search akılsızlık |
stupidity, imprudence, unreason, absurdness, fatuity, fatuousness, unwisdom, vacancy |
|
akımClick to Search akım |
rheo |
|
akımClick to Search akım |
current, trend, flow, stream, movement |
|
akım armonikleriClick to Search akım armonikleri |
harmonic |
|
akım ayarlayıcıClick to Search akım ayarlayıcı |
rheostat |
|
akım çeviriciClick to Search akım çevirici |
commuter |
|
akım doğrultucu lambaClick to Search akım doğrultucu lamba |
diode |
|
akım düzenlemeClick to Search akım düzenleme |
commutation |
|
akım düzenleyiciClick to Search akım düzenleyici |
regulator |
|
akım kaybıClick to Search akım kaybı |
creepage |
|
akım kaynağıClick to Search akım kaynağı |
power pack, power supply |
|
akım kesici aletClick to Search akım kesici alet |
chopper |
|
akım teliClick to Search akım teli |
hot wire |
|
akım verilmişClick to Search akım verilmiş |
energized |
|
akım vermeClick to Search akım verme |
switching |
|
akım yönlendiriciClick to Search akım yönlendirici |
detector |
|
akımı harekete geçiriciClick to Search akımı harekete geçirici |
electromotive |
|
akımlıClick to Search akımlı |
carrying an electric current |
|
akımlıkClick to Search akımlık |
river bed, watercourse |
|
akımtoplarClick to Search akımtoplar |
storage battery |
|
akınClick to Search akın |
rush, torrential flow; raid; run (of fish); sudden rush (of people) |
|
akın akınClick to Search akın akın |
rushing and surging in crowds |
|
akın edenClick to Search akın eden |
invasive |
|
akın etmekClick to Search akın etmek |
raid, flock, flood, invade |
|
akın etmekClick to Search akın etmek |
to surge into, rush into; to attack, make a raid on |
|
akın yapmakClick to Search akın yapmak |
sports to rush |
|
akıncıClick to Search akıncı |
raider, franc tireur |
|
AkıncılarClick to Search Akıncılar |
a mounted corps of the Ottoman army used as an advance guard and for raiding |
|
akındırıkClick to Search akındırık |
resin |
|
akınına uğramışClick to Search akınına uğramış |
ridden |
|
akıntıClick to Search akıntı |
flow, current, flux, stream, afflux, chute, circulation, drift, effluence, effluent |
|
akıntı çapasıClick to Search akıntı çapası |
drift anchor |
|
akıntı ile yüzmekClick to Search akıntı ile yüzmek |
tide |
|
akıntı yönündeClick to Search akıntı yönünde |
downriver, downstream |
|
akıntı yönündekiClick to Search akıntı yönündeki |
downriver, downstream |
|
akıntılıClick to Search akıntılı |
having a current; sloped for drainage |
|
akıntısızClick to Search akıntısız |
still (water) |
|
akıntıya bırakılan balık ağıClick to Search akıntıya bırakılan balık ağı |
drift net |
|
akıntıya bırakmakClick to Search akıntıya bırakmak |
cut adrift |
|
akıntıya kapılmaClick to Search akıntıya kapılma |
drift |
|
akıntıya kapılmışClick to Search akıntıya kapılmış |
adrift |
|
akıntıya karşıClick to Search akıntıya karşı |
upriver, upstream |
|
akıntıya karşı ilerlemekClick to Search akıntıya karşı ilerlemek |
stem the current |
|
akıntıya kürek çekmekClick to Search akıntıya kürek çekmek |
fight a losing battle against, grope in the dark |
|
akıntıyla sürüklenmekClick to Search akıntıyla sürüklenmek |
drop down |
|
akıölçerClick to Search akıölçer |
fluxmeter |
|
akıp gidenClick to Search akıp giden |
outgoing |
|
akıp gitmekClick to Search akıp gitmek |
run off, slip by, slide, elapse, flee, lapse, range, stream |
|
akışClick to Search akış |
course, flow, run, pour, afflux, efflux, flight, flux, gliding, inflow, influx, passage, river, tenor, tide |
|
akış çizgisiClick to Search akış çizgisi |
streamline |
|
akışına bırakmakClick to Search akışına bırakmak |
let things slide |
|
akışkanClick to Search akışkan |
fluid, mobile, flowing freely |
|
akışkanlaştırmakClick to Search akışkanlaştırmak |
to liquefy |
|
akışkanlıkClick to Search akışkanlık |
fluidity, mobility |
|
akıtanClick to Search akıtan |
weeping |
|
akıtılanClick to Search akıtılan |
effluent, flowing out |
|
akıtmaClick to Search akıtma |
effusion |
|
akıtmakClick to Search akıtmak |
pour, drain, disembogue, drain away, drain off, drip, funnel, spill, stream; trickle, flow by dripping |
|
akıtmamakClick to Search akıtmamak |
(negative form of akıtmak) pour, drain, disembogue, drain away, drain off, drip, funnel, spill, stream; trickle, flow by dripping |
|
alınının akı ileClick to Search alınının akı ile |
honorably, with no shadow of blame |
|
yumurta akıClick to Search yumurta akı |
albumen, albumin, egg white, glair, white of egg |
|