ağıClick to Search ağı |
poison, venom |
|
ağı gibiClick to Search ağı gibi |
very bitter; very strong |
|
ağıağacıClick to Search ağıağacı |
oleander |
|
ağıkeserClick to Search ağıkeser |
antivenin |
|
ağılClick to Search ağıl |
sheep fold, sheep pen, fold, halation, aureola, aureole, compound, corral, cot, cote, hovel, lair, pen, pinfold, pound, stockyard, yard |
|
ağıla kapamakClick to Search ağıla kapamak |
fold, pen, pen in, pen up, pound up, pound |
|
ağılamakClick to Search ağılamak |
poison, kill or injure with toxin, give poison |
|
ağılamamakClick to Search ağılamamak |
(negative form of ağılamak) poison, kill or injure with toxin, give poison |
|
ağılanımClick to Search ağılanım |
toxication, poisoning |
|
ağılıClick to Search ağılı |
poisonous, venomous |
|
ağıllamakClick to Search ağıllamak |
to herd (animals) into a fold, herd (animals) into an enclosure |
|
ağıllanmakClick to Search ağıllanmak |
(for animals) to gather into a tight group, press close together in a group, huddle; (for animals) to be herded into a fold, be herded into an enclosure; (for the moon) to become ringed with a halo, be haloed |
|
ağımClick to Search ağım |
instep |
|
ağımlıClick to Search ağımlı |
high in the instep |
|
ağınmakClick to Search ağınmak |
(for an animal) to roll on the ground |
|
ağıotuClick to Search ağıotu |
hemlock, poison hemlock |
|
ağırClick to Search ağır |
back breaking |
|
ağırClick to Search ağır |
badly, seriously, severely, heavily |
|
ağırClick to Search ağır |
heavy, heavyweight, hard, weighty, serious, severe, dignified, slow, dull, not fast, slow-moving, lazy, strong, indigestible, unwholesome, oppressive, repressive, sharp (words), foul (smell), serious-minded, arduous, back breaking, bovine |
|
ağır adımlarla yürümekClick to Search ağır adımlarla yürümek |
clump, stalk, tramp |
|
ağır ağırClick to Search ağır ağır |
slowly |
|
ağır ağır gezinmekClick to Search ağır ağır gezinmek |
stroll |
|
ağır ağır gitmekClick to Search ağır ağır gitmek |
cruise |
|
ağır ağır konuşmaClick to Search ağır ağır konuşma |
drawl |
|
ağır ağır oturmakClick to Search ağır ağır oturmak |
plonk oneself down |
|
ağır ağır takip etmekClick to Search ağır ağır takip etmek |
draggle |
|
ağır ağır yolcu arayan taksiClick to Search ağır ağır yolcu arayan taksi |
cruising taxi |
|
ağır ağır yürümekClick to Search ağır ağır yürümek |
potter along |
|
ağır akanClick to Search ağır akan |
sluggish |
|
ağır ateşte pişirilmişClick to Search ağır ateşte pişirilmiş |
stewed |
|
ağır ateşte pişmiş rostoClick to Search ağır ateşte pişmiş rosto |
pot roast |
|
ağır ayak sesiClick to Search ağır ayak sesi |
tramp |
|
ağır basanClick to Search ağır basan |
predominant, preponderant, overriding |
|
ağır basmaClick to Search ağır basma |
predominance, preponderance, overweight |
|
ağır basmakClick to Search ağır basmak |
predominate, preponderate, have strong influence, militate, outweigh, overbalance, overbear, override, plump for |
|
ağır cezaClick to Search ağır ceza |
hard labor, harsh penalty, grueling, servitude |
|
ağır ceza görmekClick to Search ağır ceza görmek |
get it in the neck |
|
ağır cezayı gerektiren hırsızlıkClick to Search ağır cezayı gerektiren hırsızlık |
aggravated larceny |
|
ağır çalışmakClick to Search ağır çalışmak |
sweat |
|
ağır çalıştırmaClick to Search ağır çalıştırma |
punishment |
|
ağır çekiçClick to Search ağır çekiç |
triphammer |
|
ağır çekimClick to Search ağır çekim |
slow motion |
|
ağır çekimliClick to Search ağır çekimli |
slow motion |
|
ağır çekimli filmClick to Search ağır çekimli film |
slow motion, slow motion picture |
|
ağır çekmekClick to Search ağır çekmek |
preponderate, outbalance |
|
ağır darbeClick to Search ağır darbe |
death-blow, dong |
|
ağır davranmakClick to Search ağır davranmak |
dawdle |
|
ağır düşüşClick to Search ağır düşüş |
mucker |
|
ağır el şakasıClick to Search ağır el şakası |
horseplay |
|
ağır eleştiriClick to Search ağır eleştiri |
hatchet job, Philippic, razz, scorcher, slash, slating |
|
ağır eleştiri almakClick to Search ağır eleştiri almak |
run the gauntlet of smth |
|
ağır eleştiri yapmakClick to Search ağır eleştiri yapmak |
pick to pieces |
|
ağır eleştirmekClick to Search ağır eleştirmek |
scorch, score, slash |
|
ağır geçmekClick to Search ağır geçmek |
hang heavy |
|
ağır gelmekClick to Search ağır gelmek |
bear down on, bear hard on, preponderate |
|
ağır gidişClick to Search ağır gidiş |
crawl |
|
ağır hapisClick to Search ağır hapis |
penal servitude |
|
ağır hareketClick to Search ağır hareket |
drag |
|
ağır hastaClick to Search ağır hasta |
seriously ill |
|
ağır hasta olmakClick to Search ağır hasta olmak |
be in a bad way |
|
ağır havaClick to Search ağır hava |
fug |
|
ağır havalıClick to Search ağır havalı |
fuggy |
|
ağır hizmetClick to Search ağır hizmet |
heavy duty |
|
ağır ihmalClick to Search ağır ihmal |
gross negligence, culpable negligence, wanton negligence, criminal neglect |
|
ağır ilerlemeClick to Search ağır ilerleme |
jogtrot |
|
ağır ilerlemekClick to Search ağır ilerlemek |
plod |
|
ağır ilerleyenClick to Search ağır ilerleyen |
sluggish |
|
ağır işClick to Search ağır iş |
hard work, drudge, drudgery, gruelling, moil, plodding, slavery, taskwork |
|
ağır iş yapmakClick to Search ağır iş yapmak |
drudge, grub |
|
ağır işçiClick to Search ağır işçi |
slogger |
|
ağır işitenClick to Search ağır işiten |
hard of hearing, deaf |
|
ağır işitmeClick to Search ağır işitme |
deafness |
|
ağır işte çalışan kimseClick to Search ağır işte çalışan kimse |
drudge |
|
ağır kimseClick to Search ağır kimse |
laggard |
|
ağır kimyasal maddelerClick to Search ağır kimyasal maddeler |
heavy chemicals |
|
ağır konuşan kimseClick to Search ağır konuşan kimse |
hatchet man |
|
ağır konuşmaClick to Search ağır konuşma |
lash of one`s tongue |
|
ağır konuşmakClick to Search ağır konuşmak |
have a rough tongue |
|
ağır olarakClick to Search ağır olarak |
adagio, massively |
|
ağır ödemekClick to Search ağır ödemek |
pay dearly for |
|
ağır paltoClick to Search ağır palto |
petersham |
|
ağır pantolonClick to Search ağır pantolon |
petersham |
|
ağır sikletClick to Search ağır siklet |
heavyweight, heavy |
|
ağır sikletli biniciClick to Search ağır sikletli binici |
welterweight |
|
ağır silahlarClick to Search ağır silahlar |
artillery |
|
ağır sözClick to Search ağır söz |
strong language |
|
ağır sözlerClick to Search ağır sözler |
hot words |
|
ağır suClick to Search ağır su |
deuterium oxide |
|
ağır suç türündenClick to Search ağır suç türünden |
flagitious |
|
ağır süvariClick to Search ağır süvari |
dragoon |
|
ağır şekildeClick to Search ağır şekilde |
heavily, seriously, grossly, heavy |
|
ağır tempolu bir dansClick to Search ağır tempolu bir dans |
minuet |
|
ağır tempoyla çalınmakClick to Search ağır tempoyla çalınmak |
drag |
|
ağır topClick to Search ağır top |
heavy |
|
ağır toplarClick to Search ağır toplar |
ordnance |
|
ağır ve eminClick to Search ağır ve emin |
slow and sure |
|
ağır ve ihtişamlıClick to Search ağır ve ihtişamlı |
maestoso |
|
ağır ve sıkıcı işClick to Search ağır ve sıkıcı iş |
donkey work |
|
ağır ve zahmetli işClick to Search ağır ve zahmetli iş |
donkey work |
|
ağır vergi koymakClick to Search ağır vergi koymak |
overtax |
|
ağır vergiliClick to Search ağır vergili |
heavy duty |
|
ağır yaralanmakClick to Search ağır yaralanmak |
take the knock |
|
ağır yaralıClick to Search ağır yaralı |
seriously wounded, severely wounded, badly wounded |
|
ağır yemekClick to Search ağır yemek |
stodge |
|
ağır yenilgiye uğratmakClick to Search ağır yenilgiye uğratmak |
hammer |
|
ağır yükClick to Search ağır yük |
incubus, surcharge |
|
ağır yürümekClick to Search ağır yürümek |
plod, go at a walk |
|
ağır yürüyüşClick to Search ağır yürüyüş |
measured walk |
|
ağıra giden davranışClick to Search ağıra giden davranış |
stodge |
|
ağırayakClick to Search ağırayak |
pregnant, nearing childbirth |
|
ağırbaşlıClick to Search ağırbaşlı |
sage |
|
ağırbaşlıClick to Search ağırbaşlı |
serious, dignified, austere, calm, demure, earnest, graceful, grand, imperturbable, matronly, only, sedate, sober, sober minded, solemn, staid |
|
ağırbaşlı kimseClick to Search ağırbaşlı kimse |
owl |
|
ağırbaşlıkClick to Search ağırbaşlık |
sobriety |
|
ağırbaşlılıkClick to Search ağırbaşlılık |
seriousness, dignity, gravity, equanimity, imperturbability, knighthood, sedateness, solemnity, staidness |
|
ağırcaClick to Search ağırca |
somewhat heavy |
|
ağırdan alanClick to Search ağırdan alan |
reluctant, dilatory, Fabian |
|
ağırdan alan kimseClick to Search ağırdan alan kimse |
slowpoke |
|
ağırdan alarakClick to Search ağırdan alarak |
reluctantly |
|
ağırdan almaClick to Search ağırdan alma |
reluctance, dilatoriness, procrastination |
|
ağırdan alma politikasıClick to Search ağırdan alma politikası |
Fabian tactics |
|
ağırdan almakClick to Search ağırdan almak |
rest on one`s oars |
|
ağırına gitmekClick to Search ağırına gitmek |
take offense |
|
ağırkanlıClick to Search ağırkanlı |
sluggish, stolid, indolent, phlegmatical, phlegmatic |
|
ağırkanlı kimseClick to Search ağırkanlı kimse |
poke, slowcoach, slowpoke |
|
ağırkanlılıkClick to Search ağırkanlılık |
stolidity |
|
ağırlamaClick to Search ağırlama |
hospitality, warm reception of guests and strangers into one`s home welcome, act of being hospitable; entertainment, something that entertains (such as theatre, movies, etc.) |
|
ağırlamakClick to Search ağırlamak |
host, entertain, wine and dine smb., dine, show hospitality, feast, host a banquet; fete, receive, regale, entertain with a feast, host at a party, wine |
|
ağırlamamakClick to Search ağırlamamak |
(negative form of ağırlamak) host, entertain, wine and dine smb., dine, show hospitality, feast, host a banquet; fete, receive, regale, entertain with a feast, host at a party, wine |
|
ağırlanmakClick to Search ağırlanmak |
to be entertained, be shown hospitality |
|
ağırlaşanClick to Search ağırlaşan |
(Medicine) ingravescent, worsening, becoming more severe (of a disease) |
|
ağırlaşmaClick to Search ağırlaşma |
slowdown |
|
ağırlaşmakClick to Search ağırlaşmak |
to get heavy; (for an illness) to become grave; to be seriously sick; to slow down; to get to be serious-minded; (for food) to spoil; to get harder, become more difficult |
|
ağırlaştırıcıClick to Search ağırlaştırıcı |
aggravating |
|
ağırlaştırılmışClick to Search ağırlaştırılmış |
weighted, rated according to its value, according to a ratio |
|
ağırlaştırmaClick to Search ağırlaştırma |
aggro |
|
ağırlaştırmakClick to Search ağırlaştırmak |
aggravate, weight, burden |
|
ağırlaştırmamakClick to Search ağırlaştırmamak |
(negative form of ağırlaştırmak) aggravate, weight, burden |
|
ağırlatmakClick to Search ağırlatmak |
to have (one person) entertain (another); to slow (something) down |
|
ağırlayan kimseClick to Search ağırlayan kimse |
entertainer |
|
ağırlığını koymakClick to Search ağırlığını koymak |
pull the wires |
|
ağırlığını ölçmekClick to Search ağırlığını ölçmek |
scale |
|
ağırlıkClick to Search ağırlık |
weight, heaviness, weightiness, gravity, force of gravity, dullness, slowness, severity, arduousness, avoirdupois, heft, massiveness, plummet, ponderosity |
|
ağırlık azaltmaClick to Search ağırlık azaltma |
jettison |
|
ağırlık boşaltmakClick to Search ağırlık boşaltmak |
jettison |
|
ağırlık çökmesiClick to Search ağırlık çökmesi |
somnolence |
|
ağırlık koymakClick to Search ağırlık koymak |
add weight to |
|
ağırlık merkeziClick to Search ağırlık merkezi |
center of gravity |
|
ağırlık ölçüsüClick to Search ağırlık ölçüsü |
unit of weight or mass, weight; quarter |
|
ağırlık sepetiClick to Search ağırlık sepeti |
gabion |
|
ağırlık vermekClick to Search ağırlık vermek |
lie heavy on smb |
|
ağırlık yapmakClick to Search ağırlık yapmak |
weigh down, weight |
|
ağırlıklıClick to Search ağırlıklı |
weighted, rated according to its value, according to a ratio |
|
ağırlıksızClick to Search ağırlıksız |
weightless, without weight, lacking weight |
|
ağırlıksızlıkClick to Search ağırlıksızlık |
weightlessness, lack of weight, lack of gravity |
|
ağırsamakClick to Search ağırsamak |
to make (someone) unwelcome, treat (someone) coldly; to do (a job) slowly, show a lack of interest (in) |
|
ağırşakClick to Search ağırşak |
spindle whorl; disk |
|
ağırşaklanmakClick to Search ağırşaklanmak |
(for a boil) to swell; to protrude |
|
ağıryağClick to Search ağıryağ |
oil,lubricating oil |
|
ağısızClick to Search ağısız |
nontoxic |
|
ağısızlaştırmaClick to Search ağısızlaştırma |
detoxication |
|
ağışClick to Search ağış |
ascending movement, rise (of water vapor and other atmospheric gases) |
|
ağıtClick to Search ağıt |
dirge, mournful song, lament; wailing, keening, mourning, coronach, elegiacs, elegy, lamentation, threnode, threnody |
|
ağıt tarzı şiirlerClick to Search ağıt tarzı şiirler |
elegiacs |
|
ağıt tarzındaClick to Search ağıt tarzında |
elegiac |
|
ağıt yakan kimseClick to Search ağıt yakan kimse |
weeper |
|
ağıt yakmakClick to Search ağıt yakmak |
wail, lament, keen, elegize upon |
|
ağıt yazmakClick to Search ağıt yazmak |
elegize, elegize upon |
|
ağıtçıClick to Search ağıtçı |
wailer, mourner, wailing woman |
|
ağıtlamaClick to Search ağıtlama |
elegy, dirge |
|
ağıtsalClick to Search ağıtsal |
elegiac |
|
ağızClick to Search ağız |
mouth, facial feature above the chin and below the nose; stoma, mouth or mouthlike opening (Zoology); jaws; opening, edge, brink; muzzle, barrel end of a firearm; beak; chop, embouchure; gob, jaw, keen edge, orifice, outlet, vent, ventage |
|
ağızClick to Search ağız |
oral |
|
ağız aramaClick to Search ağız arama |
explorative talks, exploratory talks, fishing, kite flying |
|
ağız aramakClick to Search ağız aramak |
sound out smb., take a sounding, pump, fly a kite |
|
ağız boşluğuClick to Search ağız boşluğu |
mouth cavity |
|
ağız değiştiren kimseClick to Search ağız değiştiren kimse |
shuffler |
|
ağız dolusuClick to Search ağız dolusu |
mouthful |
|
ağız iltihabıClick to Search ağız iltihabı |
stomatitis |
|
ağız kalabalığıClick to Search ağız kalabalığı |
loquacity, rant |
|
ağız kavgasıClick to Search ağız kavgası |
bust up, words, quarrel, altercation, battle of words, wordy warfare, slanging match, row, spar, spat, squabble |
|
ağız kavgası etmekClick to Search ağız kavgası etmek |
bandy words, spar, squabble, spat |
|
ağız kısmıClick to Search ağız kısmı |
embouchure |
|
ağız kokusuClick to Search ağız kokusu |
halitosis |
|
ağız kokusu pastiliClick to Search ağız kokusu pastili |
cachou |
|
ağız sıkılığıClick to Search ağız sıkılığı |
discreetness |
|
ağız sulandıranClick to Search ağız sulandıran |
luscious |
|
ağız sulandırıcıClick to Search ağız sulandırıcı |
juicy |
|
ağız tadıClick to Search ağız tadı |
enjoyment, gusto, palate, relish |
|
ağız tamburasıClick to Search ağız tamburası |
Jew`s harp |
|
ağız tıkacıClick to Search ağız tıkacı |
gag |
|
ağız ve burunla seslenenClick to Search ağız ve burunla seslenen |
orinasal |
|
ağız veya kulak yarasıClick to Search ağız veya kulak yarası |
canker |
|
ağız yapmakClick to Search ağız yapmak |
shuffle |
|
ağız yoklamakClick to Search ağız yoklamak |
take a sounding |
|
ağıza alınmazClick to Search ağıza alınmaz |
obscene |
|
ağıza alınmıyacak küfürler etmekClick to Search ağıza alınmıyacak küfürler etmek |
swear like a fishwife |
|
ağızbirliğiClick to Search ağızbirliği |
agreement on what is to be said or done |
|
ağızbirliği etmekClick to Search ağızbirliği etmek |
to speak according to a previously arranged plan |
|
ağızda kalan tadClick to Search ağızda kalan tad |
tang |
|
ağızda kalan tatClick to Search ağızda kalan tat |
aftertaste |
|
ağızdanClick to Search ağızdan |
oral, of or pertaining to the mouth, verbal |
|
ağızdan çıkan buharClick to Search ağızdan çıkan buhar |
breath |
|
ağızdan doldurmalı silahClick to Search ağızdan doldurmalı silah |
muzzle loader |
|
ağızdan laf almak için söylenen sözClick to Search ağızdan laf almak için söylenen söz |
draw |
|
ağızlamakClick to Search ağızlamak |
to ready (a mortise or hole) for a tenon or other part; (Nautical) (for a ship) to enter the middle of (a strait or port) |
|
ağızlıClick to Search ağızlı |
mouthed |
|
ağızlıkClick to Search ağızlık |
mouthpiece (in musical instruments, smoking paraphernalia, etc.); cigarette holder, device into which a cigarette is placed and smoked; nozzle, spout that controls the flow of a liquid from a pipe |
|
ağızlık takmakClick to Search ağızlık takmak |
muzzle |
|
ağızlıklıClick to Search ağızlıklı |
muzzled |
|
ağızotuClick to Search ağızotu |
primer, priming |
|
ağızotu koymakClick to Search ağızotu koymak |
prime, prepare for use (rifle, gun, etc.) |
|
ağızsalClick to Search ağızsal |
oral |
|
ağızsılClick to Search ağızsıl |
phonetics oral (as opposed to nasal) |
|
ağızsıl ünlüClick to Search ağızsıl ünlü |
oral vowel |
|
ağızsıl ünsüzClick to Search ağızsıl ünsüz |
oral consonant |
|
ağızsızClick to Search ağızsız |
soft-spoken, submissive |
|
akıntıya bırakılan balık ağıClick to Search akıntıya bırakılan balık ağı |
drift net |
|
alamana ağıClick to Search alamana ağı |
seine |
|
balık ağıClick to Search balık ağı |
fishing net |
|
bilgisayar ağıClick to Search bilgisayar ağı |
computer network |
|
bilişim ağıClick to Search bilişim ağı |
computer network |
|
bir tür balık ağıClick to Search bir tür balık ağı |
trammel, flue |
|
damar ağıClick to Search damar ağı |
veining |
|
dürbün ağıClick to Search dürbün ağı |
reticle, reticule |
|
emniyet ağıClick to Search emniyet ağı |
safety net (sirk vb.) |
|
haberleşme ağıClick to Search haberleşme ağı |
communication net |
|
iğrip ağıClick to Search iğrip ağı |
seine net, seine |
|
iletişim ağıClick to Search iletişim ağı |
network |
|
karın boşluğu sinir ağıClick to Search karın boşluğu sinir ağı |
solar plexus |
|
kazıklı balık ağıClick to Search kazıklı balık ağı |
stake net |
|
kelebek ağıClick to Search kelebek ağı |
sweep net |
|
örümcek ağıClick to Search örümcek ağı |
spider`s web, spider web, cobweb, web, gossamer |
|
örümcek ağı ile kaplanmışClick to Search örümcek ağı ile kaplanmış |
cobwebbed, cobwebby |
|
örümcek ağı ipiClick to Search örümcek ağı ipi |
silk |
|
pantolon ağıClick to Search pantolon ağı |
crotch |
|
sinir ağıClick to Search sinir ağı |
plexus |
|
sualtı tarama ağıClick to Search sualtı tarama ağı |
dragnet |
|
taraklı balık ağıClick to Search taraklı balık ağı |
trawl |
|
tarama ağıClick to Search tarama ağı |
sweep net |
|
yaprak damarları ağıClick to Search yaprak damarları ağı |
tracery |
|