açıClick to Search açı |
angle, bevel, corner |
|
açığa çıkan şeyClick to Search açığa çıkan şey |
disclosure |
|
açığa çıkarmaClick to Search açığa çıkarma |
exposure, revelation |
|
açığa çıkarmakClick to Search açığa çıkarmak |
dismiss, display, expose, bring into the open, lay bare, debunk, drag up, smell out, tell, unclothe, extricate |
|
açığa çıkışClick to Search açığa çıkış |
debouchment |
|
açığa çıkmaClick to Search açığa çıkma |
liberation |
|
açığa çıkmakClick to Search açığa çıkmak |
come into the open |
|
açığa çıkmamışClick to Search açığa çıkmamış |
potential |
|
açığa çıkmışClick to Search açığa çıkmış |
out |
|
açığa vurmaClick to Search açığa vurma |
disclosure, airing, apocalypse, divulgation, divulgement, divulgence, giveaway, revelation, ventilation |
|
açığa vurmakClick to Search açığa vurmak |
disclose, reveal, spill, divulge, lay bare, betray, evince, express, externalize, let on, uncloak, unclose, uncork, unseal, unveil, utter, vent, give vent to, ventilate, yield, yield up |
|
açığa vurulmamışClick to Search açığa vurulmamış |
undisclosed |
|
açığını bulmakClick to Search açığını bulmak |
get |
|
açığını yakalamakClick to Search açığını yakalamak |
circumvent |
|
açıkClick to Search açık |
shortage, deficient amount, shortfall, deficiency, deficit |
|
açıkClick to Search açık |
expressly, in blank, explicitly |
|
açıkClick to Search açık |
open, uncovered, wide open, visible, apparent, obvious, bare, clear, unclouded, cloudless, definite, exposed, blank, aboveground, articulate, avowed, broad, candid, categorical, clean cut, clear-cut, confessed, crystal, decided, declared |
|
açık açıkClick to Search açık açık |
clearly, outspokenly, openly, without mincing matters, in round terms, bluntly, warts and all |
|
açık açık konuşmakClick to Search açık açık konuşmak |
speak bluntly |
|
açık açık söylemekClick to Search açık açık söylemek |
make no bones of it |
|
açık alanClick to Search açık alan |
range, agora, concourse, opening |
|
açık artırmaClick to Search açık artırma |
auction, public auction |
|
açık artırma ile satışClick to Search açık artırma ile satış |
sale |
|
açık artırma ile satmakClick to Search açık artırma ile satmak |
sell at auction, sell by auction, auction off, auction, auctioneer |
|
açık artırma salonuClick to Search açık artırma salonu |
salesroom |
|
açık artırma taban fiyatıClick to Search açık artırma taban fiyatı |
upset price |
|
açık artırmacıClick to Search açık artırmacı |
auctioneer |
|
açık artırmada belirlenen en düşük satış fiyatıClick to Search açık artırmada belirlenen en düşük satış fiyatı |
upset price |
|
açık artırmada fiyatın yükselmesiClick to Search açık artırmada fiyatın yükselmesi |
puffing |
|
açık artırmaya çıkarılanClick to Search açık artırmaya çıkarılan |
on the block |
|
açık artırmaya çıkarmakClick to Search açık artırmaya çıkarmak |
put up at auction, put up for auction, put up to auction |
|
açık bırakmakClick to Search açık bırakmak |
leave on (the light) |
|
açık büfe akşam yemeğiClick to Search açık büfe akşam yemeği |
buffet dinner |
|
açık büfe yemekClick to Search açık büfe yemek |
buffet |
|
açık cezaeviClick to Search açık cezaevi |
prison camp |
|
açık ciroClick to Search açık ciro |
endorsement in blank |
|
açık çayClick to Search açık çay |
wishy wash |
|
açık çekClick to Search açık çek |
blank check, uncrossed check |
|
açık değilClick to Search açık değil |
as clear as mud |
|
açık denizClick to Search açık deniz |
high sea, deep-sea, seagoing |
|
açık deniz balığıClick to Search açık deniz balığı |
deep fish |
|
açık deniz balıkçılığıClick to Search açık deniz balıkçılığı |
deep fishing |
|
açık deniz demiriClick to Search açık deniz demiri |
drogue |
|
açık denize aitClick to Search açık denize ait |
pelagian |
|
açık denize uygunClick to Search açık denize uygun |
seagoing |
|
açık diplomasiClick to Search açık diplomasi |
shirt-sleeve diplomacy |
|
açık düşmanlıkClick to Search açık düşmanlık |
overt hostility |
|
açık etmeClick to Search açık etme |
airing |
|
açık farkla yenmekClick to Search açık farkla yenmek |
outpoint |
|
açık fikirliClick to Search açık fikirli |
broadminded, enlightened, hospitable, Catholic |
|
açık fikirlilikClick to Search açık fikirlilik |
catholicity |
|
açık görüş uçuşuClick to Search açık görüş uçuşu |
contact flight |
|
açık görüşlüClick to Search açık görüşlü |
open-minded |
|
açık havaClick to Search açık hava |
outdoors, the open |
|
açık hava banyosuClick to Search açık hava banyosu |
air bath |
|
açık hava çekimiClick to Search açık hava çekimi |
outdoor shot |
|
açık hava gösterisiClick to Search açık hava gösterisi |
outdoor performance |
|
açık hava sporlarıClick to Search açık hava sporları |
field sports |
|
açık hava sporları sezonuClick to Search açık hava sporları sezonu |
outdoor season |
|
açık hava tiyatrosunda sergilenen oyunClick to Search açık hava tiyatrosunda sergilenen oyun |
outdoor performance |
|
açık havadaClick to Search açık havada |
in the open air, under the open sky, in the open, outdoors, out of doors, outside, alfresco |
|
açık havada et ızgarasıClick to Search açık havada et ızgarası |
barbecue |
|
açık havada gecelemekClick to Search açık havada gecelemek |
bivouac |
|
açık havada kahvaltıClick to Search açık havada kahvaltı |
alfresco breakfast |
|
açık havada kurutmakClick to Search açık havada kurutmak |
kipper |
|
açık havada olanClick to Search açık havada olan |
hypaethral (In British), hypethral |
|
açık havada oynanan dokuz kuka oyunuClick to Search açık havada oynanan dokuz kuka oyunu |
bowls |
|
açık havada yapılan konuşmaClick to Search açık havada yapılan konuşma |
stump speech |
|
açık havaya uygunClick to Search açık havaya uygun |
fair weather |
|
açık hesapClick to Search açık hesap |
running account, drawing account |
|
açık kahverengiClick to Search açık kahverengi |
fawn colored, fawn, fawn coloured (In British), biscuit, ecru |
|
açık kalmaClick to Search açık kalma |
gape |
|
açık kalp ameliyatıClick to Search açık kalp ameliyatı |
open heart surgery |
|
açık kalpliClick to Search açık kalpli |
open hearted, freehearted |
|
açık kalplilikClick to Search açık kalplilik |
candor, candour (In British) |
|
açık kapıClick to Search açık kapı |
loophole |
|
açık kartClick to Search açık kart |
carte blanche |
|
açık kestane rengiClick to Search açık kestane rengi |
hazel |
|
açık kırıkClick to Search açık kırık |
compound fracture |
|
açık kontenjanClick to Search açık kontenjan |
vacancy |
|
açık konuşmaClick to Search açık konuşma |
plain talk |
|
açık konuşmakClick to Search açık konuşmak |
talk turkey |
|
açık konuşmak gerekirseClick to Search açık konuşmak gerekirse |
strictly speaking |
|
açık konuşmamakClick to Search açık konuşmamak |
mince matters |
|
açık olanClick to Search açık olan |
professed |
|
açık olarakClick to Search açık olarak |
in the clear |
|
açık olmayanClick to Search açık olmayan |
unreceptive, not open to (to an idea, for example) |
|
açık omnibüsClick to Search açık omnibüs |
char a banc |
|
açık ordugahClick to Search açık ordugah |
bivouac |
|
açık oturumClick to Search açık oturum |
panel, panel discussion, open session, open forum |
|
açık oturum yöneticisiClick to Search açık oturum yöneticisi |
anchor |
|
açık oturum yönetmekClick to Search açık oturum yönetmek |
anchor |
|
açık oturuma katılan kimseClick to Search açık oturuma katılan kimse |
panelist |
|
açık oynamaClick to Search açık oynama |
showdown |
|
açık oynamakClick to Search açık oynamak |
show one`s hand |
|
açık öğretimClick to Search açık öğretim |
correspondence school |
|
açık öğretim fakültesiClick to Search açık öğretim fakültesi |
open university |
|
açık renklerClick to Search açık renkler |
lights |
|
açık saçıkClick to Search açık saçık |
foul, disorderly |
|
açık saçık fıkraClick to Search açık saçık fıkra |
smutty joke, blue joke |
|
açık saçık hikayeClick to Search açık saçık hikaye |
nasty story |
|
açık saçık konuşan kimseClick to Search açık saçık konuşan kimse |
obscene talker |
|
açık saçık konuşmaClick to Search açık saçık konuşma |
smut, ribaldry |
|
açık saçık konuşmakClick to Search açık saçık konuşmak |
talk smut |
|
açık saçık sözClick to Search açık saçık söz |
four letter word, bawdry |
|
açık saçıklıkClick to Search açık saçıklık |
indecency, obscenity, immodesty, filth, lewdness, suggestiveness |
|
açık sarıClick to Search açık sarı |
canary, straw colored, straw coloured (In British) |
|
açık sarı renkClick to Search açık sarı renk |
primrose yellow |
|
açık seçik belirtmekClick to Search açık seçik belirtmek |
articulate |
|
açık sözlüClick to Search açık sözlü |
frank, outspoken, free spoken, straight-out, plainspoken, honest, bluff, explicit, forthcoming, ingenuous, plump, unreserved, blunt, expansive |
|
açık sözlülükClick to Search açık sözlülük |
candor, candour (In British), frankness, outspokenness, straightness, expansiveness, freedom, ingenuousness, openness, bluntness, roundness |
|
açık tribünClick to Search açık tribün |
bleacher, bleachers |
|
açık turnuvaClick to Search açık turnuva |
the open |
|
açık ve kesin ifadeClick to Search açık ve kesin ifade |
formulation |
|
açık ve kesin ifade etmekClick to Search açık ve kesin ifade etmek |
formulate |
|
açık ve netClick to Search açık ve net |
graphic, graphical |
|
açık ve net konuşmaClick to Search açık ve net konuşma |
direct speech |
|
açık verenClick to Search açık veren |
unfavorable, unfavourable (In British) |
|
açık vermemekClick to Search açık vermemek |
close the ranks |
|
açık yakalıClick to Search açık yakalı |
lownecked |
|
açık yaraClick to Search açık yara |
an open sore, raw |
|
açık yerClick to Search açık yer |
the open, opening |
|
açık yeşilClick to Search açık yeşil |
light green |
|
açık yük vagonuClick to Search açık yük vagonu |
flatcar, gondola, gondola car, platform car |
|
açık yürekliClick to Search açık yürekli |
open hearted, honest, communicative, freehearted, open faced, outgoing |
|
açık yüreklilikClick to Search açık yüreklilik |
frankness |
|
açık yüzme havuzuClick to Search açık yüzme havuzu |
open air swimming pool |
|
açıkçaClick to Search açıkça |
frankly, outspokenly, straight-out, directly, clearly, clear, openly, plainly, nakedly, avowedly, bluntly, cloudlessly, declaredly, definitely, distinctly, downright, evidently, expressly, fairly, flatly, manifestly, outright, plump, point blank |
|
açıkçaClick to Search açıkça |
outright, clearly, unmistakably, plainly |
|
açıkça belirtilmişClick to Search açıkça belirtilmiş |
articulate |
|
açıkça belirtmekClick to Search açıkça belirtmek |
specify, enounce, declare oneself for smth |
|
açıkça göstermekClick to Search açıkça göstermek |
evince, manifest |
|
açıkça ispatlamakClick to Search açıkça ispatlamak |
prove up to the hilt |
|
açıkça itiraf edenClick to Search açıkça itiraf eden |
self confessed |
|
açıkça karşı gelmekClick to Search açıkça karşı gelmek |
flaunt |
|
açıkça konuşmakClick to Search açıkça konuşmak |
put all the goods in the shopwindow |
|
açıkça söylemekClick to Search açıkça söylemek |
profess, speak out, make no secret of, articulate, avow |
|
açıkça söylenmişClick to Search açıkça söylenmiş |
professed |
|
açıkça tartışmaClick to Search açıkça tartışma |
ventilation |
|
açıkça tartışmakClick to Search açıkça tartışmak |
ventilate |
|
açıkça yapılan hareketClick to Search açıkça yapılan hareket |
overt act |
|
açıkçasıClick to Search açıkçası |
frankly speaking, strictly speaking, in plain words, in plain English, frankly, strictly |
|
açıkçıClick to Search açıkçı |
bear, short seller |
|
açıkgözClick to Search açıkgöz |
fly |
|
açıkgözClick to Search açıkgöz |
shrewd, alert, quick of eye, sharp, smart, cunning, astute, canny, knowing, leery, nimble, spry, up and coming, vigilant, wide awake |
|
açıkgözlükClick to Search açıkgözlük |
shrewdness, alertness, sharpness, astuteness, incisiveness |
|
açıkgözlülükClick to Search açıkgözlülük |
see açıkgözlük |
|
açıkgözün tekidirClick to Search açıkgözün tekidir |
no flies on him |
|
açıklaClick to Search açıkla |
spit it out !, speak, say what you have to say! |
|
açıklamaClick to Search açıklama |
explanation, statement, disclosure, commentary |
|
açıklama yapmakClick to Search açıklama yapmak |
explain, make a statement, gloss, show forth |
|
açıklamada bulunmakClick to Search açıklamada bulunmak |
to make a statement |
|
açıklamakClick to Search açıklamak |
explain, clear, state, clarify, clear up, make smth. clear, unveil, dot the I`s, account for, account for smth., account, lay open, show forth, unclose, unfold, declare, give smth. publicity, express, declassify, deliver oneself, develop, dilate |
|
açıklamamakClick to Search açıklamamak |
(negative form of açıklamak) explain, clear, state, clarify, clear up, make smth. clear, unveil, dot the I`s, account for, account for smth., account, lay open, show forth, unclose, unfold, declare, give smth. publicity, express, declassify, deliver oneself, develop, dilate |
|
açıklamasını yapmakClick to Search açıklamasını yapmak |
account for smth., account |
|
açıklanabilirClick to Search açıklanabilir |
explainable, accountable, explicable |
|
açıklanamazClick to Search açıklanamaz |
unexplainable, inexplicable |
|
açıklanamaz şekildeClick to Search açıklanamaz şekilde |
inexplicably |
|
açıklanmakClick to Search açıklanmak |
expound, explain; describe in detail; comment |
|
açıklanmamakClick to Search açıklanmamak |
(negative form of açıklanmak) expound, explain; describe in detail; comment |
|
açıklanmamışClick to Search açıklanmamış |
unaccounted-for, unexplained, undeclared, unexpressed, unpublished, untold, unvoiced |
|
açıklaştırmakClick to Search açıklaştırmak |
to lighten (a color) |
|
açıklayanClick to Search açıklayan |
declaratory |
|
açıklayan kimseClick to Search açıklayan kimse |
expositor |
|
açıklayarak özrünü bildirmekClick to Search açıklayarak özrünü bildirmek |
explain away |
|
açıklayıcıClick to Search açıklayıcı |
explanatory, illustrative, expository, elucidatory |
|
açıklayıcı sözlükClick to Search açıklayıcı sözlük |
glossary |
|
açıklığa çıkmakClick to Search açıklığa çıkmak |
debouch |
|
açıklığa kavuşturmakClick to Search açıklığa kavuşturmak |
let daylight into smth |
|
açıklıkClick to Search açıklık |
openness; opening, gap; space, open space, blank space; aperture; not being covered; not being enclosed; being without a roof; clearness, cloudlessness; lightness (shade of a color); indecency; clarity, unambiguity; distinctness (in articulation); (Astrology term) azimuth |
|
açıklık alanClick to Search açıklık alan |
clearing |
|
açıklık getirmekClick to Search açıklık getirmek |
to throw light on, shed light on (a matter) |
|
açıklıkölçerClick to Search açıklıkölçer |
apertometer,device for measuring the aperture of the objective lens of a microscope |
|
açıksözlüClick to Search açıksözlü |
frank, outspoken |
|
açıksözlülükClick to Search açıksözlülük |
frankness,outspokenness |
|
açıktaClick to Search açıkta |
in the open, out |
|
açıkta bırakmaClick to Search açıkta bırakma |
exposure |
|
açıkta yakılan ateşClick to Search açıkta yakılan ateş |
bonfire |
|
açıktanClick to Search açıktan |
(getting something) without working for it, for nothing; (promoting someone, assigning someone to a position) over people who are both older and of a higher rank than himself; (money) gained with no work |
|
açıktan açığaClick to Search açıktan açığa |
openly, publicly, without any attempt at secrecy |
|
açıktan açığaClick to Search açıktan açığa |
professedly |
|
açıktan gitmekClick to Search açıktan gitmek |
(for a ship) to sail at a great distance from the land |
|
açıktan paraClick to Search açıktan para |
gravy |
|
açıktan para kazanmakClick to Search açıktan para kazanmak |
to get money without working for it |
|
açıkyürekliClick to Search açıkyürekli |
sincere, honest, truthful, frank, straightforward, genuine, earnest |
|
açıkyüreklilikClick to Search açıkyüreklilik |
candour, honesty, sincerity |
|
açıl susam açılClick to Search açıl susam açıl |
open sesame |
|
açılabilirClick to Search açılabilir |
openable |
|
açılamaClick to Search açılama |
(Cinema term) shooting a scene from several angles |
|
açılanClick to Search açılan |
fading, tending to fade |
|
açılıClick to Search açılı |
angled, angular |
|
açılımClick to Search açılım |
right ascension, evolution, development |
|
açılıp kapananClick to Search açılıp kapanan |
tip up |
|
açılıp kapanan köprüClick to Search açılıp kapanan köprü |
drawbridge |
|
açılırClick to Search açılır |
burst or split open, dehiscent |
|
açılır kapanırClick to Search açılır kapanır |
collapsible, extensile, folding |
|
açılır kapanır düzenClick to Search açılır kapanır düzen |
drophead |
|
açılır kapanır koltukClick to Search açılır kapanır koltuk |
swing seat, drop seat, tip up seat, folding chair |
|
açılır kapanır köprüClick to Search açılır kapanır köprü |
swing bridge |
|
açılır kapanır masaClick to Search açılır kapanır masa |
extension table |
|
açılışClick to Search açılış |
opening, inauguration |
|
açılışClick to Search açılış |
inaugural, opening |
|
açılış bilançosuClick to Search açılış bilançosu |
opening balance, first balance |
|
açılış fiyatıClick to Search açılış fiyatı |
reserve price (at an auction) |
|
açılış gecesiClick to Search açılış gecesi |
first night |
|
açılış konuşmasıClick to Search açılış konuşması |
opening speech, inaugural speech, inaugural |
|
açılış merasimi yapmakClick to Search açılış merasimi yapmak |
inaugurate |
|
açılış saatleriClick to Search açılış saatleri |
business hours |
|
açılış töreniClick to Search açılış töreni |
inauguration, inaugural |
|
açılış törenine aitClick to Search açılış törenine ait |
inaugural |
|
açılış yapmakClick to Search açılış yapmak |
inaugurate |
|
açılışı yapılmakClick to Search açılışı yapılmak |
unveil |
|
açılışını yapmakClick to Search açılışını yapmak |
unveil, christen |
|
açılıvermekClick to Search açılıvermek |
burst open, force apart, open forcefully |
|
açılıvermemekClick to Search açılıvermemek |
(negative form of açılıvermek) burst open, force apart, open forcefully |
|
açılmaClick to Search açılma |
opening, deployment, deploy, expanse, expansiveness, burst, clarification, dehiscence, dilatation, dilation, divergence, divergency, effusion, effusiveness, evolution, fade in, fading |
|
açılma fırsatıClick to Search açılma fırsatı |
outlet |
|
açılmakClick to Search açılmak |
(yara) recrudesce |
|
açılmakClick to Search açılmak |
open, be opened, come open, open out, open in, open up; disperse, admit smb. into one`s confidence, disclose one`s secret, become relaxed, air, bare, disentangle, diverge, effuse, expand, fine, flower, gape, come loose, get loose, work loose |
|
açılmamakClick to Search açılmamak |
(negative form of açılmak) open, be opened, come open, open out, open in, open up; disperse, admit smb. into one`s confidence, disclose one`s secret, become relaxed, air, bare, disentangle, diverge, effuse, expand, fine, flower, gape, come loose, get loose, work loose |
|
açılmamışClick to Search açılmamış |
unopened, unwound |
|
açılmaya elverişsiz gemiClick to Search açılmaya elverişsiz gemi |
coffin |
|
açımClick to Search açım |
revelation, divine inspiration; (Medical term) incision |
|
açımlamaClick to Search açımlama |
commentary, commenting; paraphrase, paraphrasis |
|
açımlamakClick to Search açımlamak |
anatomize, analyze, examine minutely; comment, annotate, expound |
|
açımlamamakClick to Search açımlamamak |
(negative form of açımlamak) anatomize, analyze, examine minutely; comment, annotate, expound |
|
açındırmaClick to Search açındırma |
development |
|
açındırmakClick to Search açındırmak |
to develop |
|
açınımClick to Search açınım |
development |
|
açınım yapmakClick to Search açınım yapmak |
develop |
|
açının sinüsüClick to Search açının sinüsü |
sine of angle |
|
açınlamaClick to Search açınlama |
revelation, inspiration |
|
açınmaClick to Search açınma |
development; admission, confession |
|
açınmakClick to Search açınmak |
to develop; to admit, confess |
|
açınsamaClick to Search açınsama |
exploration |
|
açınsamakClick to Search açınsamak |
to explore |
|
açıortayClick to Search açıortay |
bisector, intersecting line, straight line that bisects an angle or line segment |
|
açıölçerClick to Search açıölçer |
protractor, goniometer, miter, mitre (In British) |
|
açısalClick to Search açısal |
angular, having angles |
|
açışClick to Search açış |
opening |
|
açış konuşmasıClick to Search açış konuşması |
opening speech, keynote speech |
|
açış konuşması yapan kimseClick to Search açış konuşması yapan kimse |
keynoter |
|
açış konuşması yapmakClick to Search açış konuşması yapmak |
keynote |
|
açıtClick to Search açıt |
opening (for a door or window) |
|
bütünler açıClick to Search bütünler açı |
geom. supplementary angle |
|
bütünler açıClick to Search bütünler açı |
supplementary angle, supplement, complement |
|
dar açıClick to Search dar açı |
acute angle |
|
dış açıClick to Search dış açı |
external angle, salient angle |
|
dış açı oluşturan iki siperClick to Search dış açı oluşturan iki siper |
redan |
|
dik açıClick to Search dik açı |
vertical angle, right angle |
|
dil açıClick to Search dil açı |
vertical angle, right angle |
|
fotoğraf açı ayarlayıcısıClick to Search fotoğraf açı ayarlayıcısı |
swingback |
|
geniş açıClick to Search geniş açı |
obtuse angle |
|
komşu açıClick to Search komşu açı |
adjacent angle |
|
tam açıClick to Search tam açı |
round angle |
|
ters açıClick to Search ters açı |
opposite angle |
|
tümler açıClick to Search tümler açı |
complementary angle |
|
üçdüzlemli açıClick to Search üçdüzlemli açı |
trihedral angle |
|