altın çağClick to Search altın çağ |
Golden Age, halcyon days, Saturnian age, heyday |
|
aydınlık çağClick to Search aydınlık çağ |
age of enlightenment |
|
azoik çağClick to Search azoik çağ |
Azoic age |
|
çağClick to Search çağ |
time; age, period; era, epoch; the right time (for something) |
|
çağ açmakClick to Search çağ açmak |
to begin a new era |
|
çağ açmakClick to Search çağ açmak |
usher in a new epoch |
|
çağ atlamakClick to Search çağ atlamak |
(for a country) to make up for lost time by modernizing with lightning rapidity; (for someone) to enter the modern age at a bound |
|
çağ üstüClick to Search çağ üstü |
ultramodern |
|
çağanozClick to Search çağanoz |
green crab |
|
çağanoz gibiClick to Search çağanoz gibi |
misshapen |
|
ÇağatayClick to Search Çağatay |
(a) Jagatai Turk, (a) Jagatai; Jagatai, of the Jagatai Turks, of the Jagatai |
|
ÇağataycaClick to Search Çağatayca |
Jagatai, Chagatai, the Jagatai language; (speaking, writing) in Jagatai, Jagatai, Chagatai; Jagatai, Chagatai (speech, writing); spoken in Jagatai; written in Jagatai |
|
çağcılClick to Search çağcıl |
modern, contemporary |
|
çağcıllaşmaClick to Search çağcıllaşma |
becoming modern, modernization |
|
çağcıllaşmakClick to Search çağcıllaşmak |
to become modern |
|
çağcıllaştırmakClick to Search çağcıllaştırmak |
to modernize |
|
çağcıllıkClick to Search çağcıllık |
modernness |
|
çağdaşClick to Search çağdaş |
modern, contemporary, contemporaneous, up to date, coeval, latterday |
|
çağdaşlaşmaClick to Search çağdaşlaşma |
becoming contemporary, becoming contemporaneous |
|
çağdaşlaşmakClick to Search çağdaşlaşmak |
to become contemporary, become contemporaneous |
|
çağdaşlıkClick to Search çağdaşlık |
contemporaneousness, modernity |
|
çağdışıClick to Search çağdışı |
backward, outworn, out of date, time expired |
|
çağıl çağılClick to Search çağıl çağıl |
(water´s running between rocks) with a babbling, murmuring, or crashing sound |
|
çağıldamakClick to Search çağıldamak |
babble, murmur, purl |
|
çağıltıClick to Search çağıltı |
murmur, purl, plash |
|
çağın gerisinde kalmaClick to Search çağın gerisinde kalma |
fossilization |
|
çağın gerisinde kalmakClick to Search çağın gerisinde kalmak |
fossilize |
|
çağırıClick to Search çağırı |
see çağrı |
|
çağırıcıClick to Search çağırıcı |
person sent to invite or summon someone, inviter, summoner |
|
çağırılmamışClick to Search çağırılmamış |
uncalled |
|
çağırınca duyabilecek uzaklıktaClick to Search çağırınca duyabilecek uzaklıkta |
within cry |
|
çağırınca gelmekClick to Search çağırınca gelmek |
(köpek) come to heel |
|
çağırışClick to Search çağırış |
calling, call; invitation; summons; way of calling, inviting, or summoning; shouting, calling out; way of shouting or calling out; singing; way of singing |
|
çağırmaClick to Search çağırma |
calling, call; invitation; summons; shouting, calling out; singing |
|
çağırma şifresiClick to Search çağırma şifresi |
call sign |
|
çağırmakClick to Search çağırmak |
(mahkemeye) cite |
|
çağırmamakClick to Search çağırmamak |
(negative form of çağırmak) call, invite, summon, invoke, cry out, call for, call in, shout to, sing, call away, hail, whistle up |
|
çağırtıClick to Search çağırtı |
call, shout, yell |
|
çağırtkanClick to Search çağırtkan |
(live or artificial) decoy; call, instrument used to imitate an animal´s cry |
|
çağırtmaçClick to Search çağırtmaç |
town crier, crier |
|
çağırtmakClick to Search çağırtmak |
send for, summon |
|
çağırtmamakClick to Search çağırtmamak |
(negative form of çağırtmak) send for, summon |
|
çağlaClick to Search çağla |
green almond, unripe almond; (a) green fruit, (an) unripe fruit (usually an almond, plum, or apricot) |
|
çağla bademiClick to Search çağla bademi |
green almond, unripe almond |
|
çağla yeşiliClick to Search çağla yeşili |
almond green, a green resembling that of unripe almonds |
|
çağlamaClick to Search çağlama |
murmuring, gurgle, ripple |
|
çağlamakClick to Search çağlamak |
gurgle |
|
çağlamamakClick to Search çağlamamak |
(negative form of çağlamak) gurgle |
|
çağlarClick to Search çağlar |
see çağlayan |
|
çağlar boyuClick to Search çağlar boyu |
down the ages |
|
çağlar boyu sürenClick to Search çağlar boyu süren |
agelong |
|
çağlar boyuncaClick to Search çağlar boyunca |
down the ages |
|
çağlardan beriClick to Search çağlardan beri |
down the ages |
|
çağlayanClick to Search çağlayan |
waterfall, cascade |
|
çağlayan gibi dökülmekClick to Search çağlayan gibi dökülmek |
cascade |
|
çağlayarak akmakClick to Search çağlayarak akmak |
ripple |
|
çağlayıkClick to Search çağlayık |
bubbling spring; hot spring |
|
çağmakClick to Search çağmak |
(for the sun) to beat down (on) |
|
çağrıClick to Search çağrı |
law summons; subpoena, subpoena ad testificandum; law (written) summons, process; subpoena, subpoena ad testificandum; (Military term) call-up; (Military term) (written) call-up notice, draft notice; invitation; summons; call |
|
çağrı belgesiClick to Search çağrı belgesi |
law summons, process; subpoena, subpoena ad testificandum; (Military term) call-up notice, draft notice |
|
çağrı belgesiClick to Search çağrı belgesi |
call up |
|
çağrı belgesi alanlarClick to Search çağrı belgesi alanlar |
call up |
|
çağrı cihazıClick to Search çağrı cihazı |
beeper, pager, bleep |
|
çağrı cihazıClick to Search çağrı cihazı |
telephone beeper |
|
çağrı cihazını aramakClick to Search çağrı cihazını aramak |
page |
|
çağrı çihazını aramaClick to Search çağrı çihazını arama |
paging |
|
çağrı yapmakClick to Search çağrı yapmak |
summon |
|
çağrıcıClick to Search çağrıcı |
inviter, summoner |
|
çağrıda bulunmakClick to Search çağrıda bulunmak |
call |
|
çağrılamakClick to Search çağrılamak |
to call; to invite |
|
çağrılıClick to Search çağrılı |
invited (person) |
|
çağrılıkClick to Search çağrılık |
written invitation |
|
çağrılmakClick to Search çağrılmak |
to be invited; to be called |
|
çağrımClick to Search çağrım |
the distance a voice can travel |
|
çağrışımClick to Search çağrışım |
association of ideas, connotation |
|
çağrışım yapmaClick to Search çağrışım yapma |
evocation |
|
çağrışım yapmakClick to Search çağrışım yapmak |
evoke |
|
çağrışımcıClick to Search çağrışımcı |
(an) associationist; associationist, associationistic |
|
çağrışımcılıkClick to Search çağrışımcılık |
associationism |
|
çağrışmakClick to Search çağrışmak |
to call out in unison, shout together; to sing in unison |
|
çağrıştırdığı anlamClick to Search çağrıştırdığı anlam |
connotation |
|
çağrıştırmaClick to Search çağrıştırma |
association |
|
çağrıştırmakClick to Search çağrıştırmak |
associate, ring the bell |
|
çağrıştırmamakClick to Search çağrıştırmamak |
(negative form of çağrıştırmak) elude |
|
çağsamaClick to Search çağsama |
nostalgia |
|
çağsamakClick to Search çağsamak |
to feel nostalgic |
|
dördüncü çağClick to Search dördüncü çağ |
quaternary |
|